Eskişehir’de bulunan Sanat Sokağı’nda emek kokan bir sanat hikayesi, her dikişte sevgi, her bebekte farklı bir karakter…
13 yıl önce başlayan bu hikâye, bugün hem sanatın hem emeğin en saf hallerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Literatürde "Doll Art" olarak geçen sanatı icra eden çift, yaptıkları eserleri "sanat bebekleri" olarak adlandırıyor. Yaptıkları her bebeğin tek ve özel olması koleksiyonerler tarafından dünyanın dört bir yanından ilgi görüyor.
Arzu Özer, bu işe ilk başladığında Türkiye’de sadece üç kişinin bu alanda üretim yaptığını söylüyor. “O yıllarda bize öğretecek kimse yoktu. Her şeyi kendi denemelerimizle, kendi hatalarımızla öğrendik” diyor. Ortaya çıkan her bebek ve figürde; sabır, deneyim ve emeğin izlerine bizler de şahit oluyoruz. Bebeklerin her birinin yüzlerindeki detaylarda kaybolurken Özer ise bu detayların gözlem ve yaratıcılığa dayandığını bizlere açıklıyor.
Özer çifti yalnızca bez bebekler üretmiyor. Kumaş, kil, kağıt hamuru ve geri dönüşüm malzemelerini de kullanarak çevreye duyarlı bir üretim anlayışıyla çalışıyorlar. Onlar için “çöp” kavramı yok. Her şey yeniden bir şekle, bir hikâyeye dönüşebiliyor. İşte bu nedenle yaptıkları sadece sanat değil; doğayla, insanla, duyguyla kurulan bir bağın ifadesi. Bu üretim biçimi, aynı zamanda bir yaşam biçimi.
“Biz bebek değil, bebek formunda sanat eseri yapıyoruz”
“Biz bebek değil, bebek formunda sanat eseri yapıyoruz” diyor Zafer Özer. Gerçekten de atölyelerinde üretilen her eser bir yüz, bir duygu, bir yaşam izi taşıyor. Kumaşın içine işlenen bu karakterler, seri üretimden uzak; her biri tek, her biri benzersiz. Koleksiyonerlerin ilgisini çeken de tam olarak bu: el emeğiyle şekillenen özgünlük.
Kanal 26 ekranlarında yayınlanan “Çırak” programı, bu emeğin, bu hikâyenin kapılarını izleyiciye aralıyor.
Pazar günü saat 16.00’da, izleyiciler sadece bez bebeklerin nasıl yapıldığını değil, bir hayalin nasıl sanata dönüştüğünü de görecek.