Teknolojinin hayatın her alanını kuşattığı dijital çağda, yemek artık yalnızca bir beslenme eylemi değil; üretim, paylaşım ve deneyim biçimi haline geldi.

Sosyal medya paylaşımlarından online siparişlere, gastronomi vlog’larından sanal yemek atölyelerine uzanan bu yeni kültürel düzende, geleneksel Türk mutfağı hem dönüşüyor hem de direniyor.

Yani artık kuşaktan kuşağa aktarım yalnızca mutfakta değil, ekranlar arasında da gerçekleşiyor. Tarif defterlerinin yerini sosyal medyada kaydedilen videolar alsa da kültürel hafızamızın özü hâlâ sofralarda, elle yoğrulan lezzetlerde yaşamaya devam ediyor.

Binlerce Yıllık Bir Geri Dönüş

Bu dönüşümün en güzel örneklerinden biri geçtiğimiz hafta Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin hayata geçirdiği proje oldu. Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, 5 bin yıl önce Küllüoba kazılarında bulunan Kavılca buğdayını yeniden Eskişehir topraklarıyla buluşturdu. Genetiği değiştirilmemiş, iklim değişikliğine dayanıklı bu ata tohumun yeniden ekilmesi, sadece tarımsal bir hamle değil; geçmişle gelecek arasında bir kültürel köprü niteliğinde. Ünlüce’nin “Buradan geleceğe umut ekiyoruz” sözleri, hem ekmeğin hem emeğin kadim anlamını hatırlattı…

“İnsan ve doğa ilişkisinin yeniden tanımlandığı bu dijitalçağda, geleneksel bilgi ve üretim biçimleri; insan faktörüyle sürdürülebilirliğini koruyor.” Kavılca buğdayı da bu sürdürülebilirliğin somut bir sembolü olarak karşımıza çıkıyor.

Gelenekten Geleceğe Uzanan Tatlar

Bu hafta, ben de Eskişehir’in yenilikçi ruhuna uygun bir deneyim yaşadım. Çiğ köftenin geleneksel lezzetini modern dokunuşlarla süsleyen ustamın dükkânına uğradım. Bir saat boyunca aralıksız yoğrulan çiğ köftenin her bir parçasında yüzyılların bugüne taşınan emeği saklıydı.

Sunum şekli bu mekânın neden diğerlerine nazaran öne çıktığını kanıtlar nitelikteydi.
İnce ince dilimlenmiş “sushi çiğköfteler” isteğe göre yoğurtla, maydanozla veya cipsle süslenmiş şekilde kişiselleştirilmiş olarak servis ediliyordu. Renklerin ve tatların bir araya geldiği tabak tam anlamıyla dijital çağın “estetiğine” uygun bir esere dönüştürülüyordu.

Yüzyıllardır elle yoğrulan bu geleneksel lezzet, bugün hem modern gastronomi estetiğiyle hem de dijital paylaşım kültürüyle yeni bir kimlik kazanmıştı. Böylece dijital kültür, geleneği yok etmenin aksine, onu yeniden yorumlamıştı.

Kavılca buğdayının yeniden filizlendiği Eskişehir toprakları, bir ustanın ellerinde şekillenen çiğ köftesi ve sosyal medyada paylaşılan yüzbinlerce tarif… Yemek, artık sadece “ne yediğimiz” değil; “nasıl anlattığımız” ve “nasıl paylaştığımız” bir kültür unsuru haline geldi.


Dijitalleşen bu dünyada bir lokma çiğ köfte veya bir dilim ekmek ne olursa olsun hâlâ bizi köklerimize bağlamaya devam ediyor.