6 Şubat’ın ilk saatlerinden itibaren milletçe depremle yatıp depremle uyanmaktayız. Kahramanmaraş’tan başlayarak, Hatay’a kadar uzanan fay hattı üzerinde, ya da yakının da bulunan 10 ilimizi etkiyen depremin üzerinden 17 gün geçmiş bulunuyor.

Ne ki depremler durmak bilmiyor, hafif, orta, biraz daha büyükçe artılar dakikalar, saatler aralığında tekrarlayıp durmakta. En son 4 gün önce Hatay merkezli 6,4 ve 5.8 şiddetli iki deprem daha. İki depremde bir şekilde hasar gören onlarca yapı daha çöktü. Uzmanlar, bunların artçı mı yoksa fay üzerinde “bağımsız” sallantılar mı olduğunu tartışa dursun;

-42 binlerde olan can kayıplarımızın üzerine yenileri eklendi.


Devlet nerede siyaseti!

Seçilmiş, hatta dönemin gereği olarak atanmış tüm siyasiler, daha ilk günden deprem bölgelerindeydi. Aralarında muhalefetten kimi milletvekilleri halen bölge illerindeler. Deniz Yavuzyılmaz örneğin.

Kuşkusuz siyasi partilerin genel başkanları, üst kademe yöneticileri ve de muhalefetin hemen tüm belediye başkanlarıyla birlikte. Başkanların yanı sıra arama-kurtarma ve de tırlar dolusu yardım malzemeleriyle birlikte. Buna karşın aradan geçen onca gün geçti. Depremzedelerin insani ihtiyaçları halen karşılanmış değil. Başta çadır olmak üzere, seyyar tuvalet ve hijyen ihtiyaçları. Bu şartlarda salgın hastalık tehlikesi de bir başka ifadesiyle insan sağlığı tehdidi ile yüz yüze bulunuluyor. Altını çizmek gerekirse ;

-Depremzedelerin “devlet nerede”  yakınmaları sürüp gitmekte…



 Cumhur’un öfkesi ve üslubu. 

-İşte siyaset ve siyasi söylemler de bu noktada başlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan uzunca bir sürenin ardından  2-3 gün kadar sonra ortalıkta görünürken, iktidarın “dışarıdan ortağı” MHP lideri Devlet Bahçeli 15 gün sonra memleketi Osmaniye’ye gidebildi.

-O da Erdoğan’ın sürüklemesiyle, Cumhurbaşkanı himayesinde!..

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın ilk mesajları “milli birlik ve bütünlük zamanı” gibi söylemlerle görece ılımlı sayılsa da arada kullandığı “kader çizgisi” tanımlaması muhalefeti ayağa kaldırmaya yetti;

“-Ne kaderi, neyin kaderi, beceriksizlik, beceriksizlik!..”

Sonrasında onun üslubu da sertleşecek, siyasi nezaketin dışına çıkmasına neden olacaktır;

-Şerefsizler, adiler!..

Bahçeli de onu yalnız bırakır mı!.. Bütün partiler süreç boyunca haftalık grup toplantılarını o meclis çatısı altında muhalefete, gazetelere, gazetecilere çatmayı sürdürecektir.

Buna karşın Altılı Masa liderleri ve diğer muhalefet, olabildiğince itidallerini koruyup, konun insani boyutuyla ilgili bölgede inceleme gezilerinde uyarılarını sürdürdüler.

Özellikle de ana muhalefet. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.



Seçim ertelensin, bombası!..

Hatırlanacaktır, siyasetin deprem öncesi yoğunluğu;

-Seçim tarihi ve 6’lının Cumhurbaşkanı adaylığı üzerinedir!..

Seçim tarihi Cumhur İttifakı tarafından 14 Mayıs olarak hemen, kesinlik kazanmışken, Millet İttifakı da 13 Şubat’taki toplantısında adayını “konuşmaya başlayacağı” sinyallerini vermişti. O toplantı yine ayni tarihte yapıldı. Gündemi;

-Deprem ve enkazın altından nasıl kalkılacağı oldu.

Gariptir, bir garip siyasi kişilik bir garip açıklama ile sürece bir bomba bıraktı!.

-Seçimler ertelenmeli ve 2024’ndeki yerel seçimlerle birleştirilmelidir!

Söyleşiyi yapan kişinin “muhalefet buna yanaşmazsa” sorusuna bir garip yanıt verecektir;

-Enkazın altında kalanlar onlar olur!..


***


Anayasa ve yasalarda bu türden bir ertelemeyi “imkansız”  gören ve seçimin zamanında yapılacağını işaret eden muhalefet bu konuda kararlı bir tavır aldı. Öyle ki 13 Şubat’ta yapılacak toplantının gündemi, 2 Mart’taki toplantıya ertelendi.

Özetle “deprem üstü siyaset” bugünlerde böylece sürüp gitmekte.