Son bir haftadır yaşanan son seçimlerin “sonuçlarını” izliyoruz milletçe. Hangi taraftan bakılırsa bakılsın o sonuçları bilmekte, tahmin etmekteydik;

-Sağanak zamlar ve kaos!..

İlki, 22 yılın üstüne bir 5 yıl daha isteyen ve istediğini alan AKP örtülü iktidarın verdikleri. Yoksa, özellikle 10 yılda partisinin yerine “tek adam” olarak kendisini koyan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan mı demeliydik!..

Fark etmez, seçim sonrası sayısı unutulan kaçıncı “hükümeti kurdu” demek de mümkün. Yarattığı sistemde hükümet yerine “kabine” deniliyor Bakanlar Kurulu’na. Gerçi hükümet ya da kabine yerine “bürokratlar topluluğu” deniyor ya, biz yine de “Hükümet ve Bakan” tanımları üzerinden gidelim.

Reis ve kabinesi oluştuktan sonra, kendi yarattıkları ve üzerlerine devraldıkları “enkazı” kaldırmak adına ne yapacakları “merak” konusuydu!.. Aslında merak etmeye ne gerek vardı, seçim öncesi biriktirdikleri kara bulutların doğal sonucu olarak;

-Yer yer gök gürültülü zam sağanağı!..

Önce dışlayıp kovdukları eski bakanları Mehmet Şimşek’i zor bela ikna ettiler ve Maliye Bakanı olarak ekonominin başına getirdiler.

-Hayırlara vesile olsun temennisinden başka çaresi yok milletin. 

Seve-isteye kendileri getirdikten sonra, bize ne düşer ki!..




Meral Hanıma yüzde 25!..

İkincisi, yani “kaos” bölümü de elbet seçimlerin mağlubu muhalefetin payına düşecektir. 6’lıyı oluşturan partilerin tamamını kastetmiyorum kuşkusuz.

Parçalı-buçuklu toplam oy tabanları 6-7’yi bulmayan Gelecek, Deva, Saadet ve Demokrat partileri, 5’er 10’ar aldıkları 39 milletvekili ile hayallerinin ötesine geçiverdiler.  

-Allah bereket versin, sevinci içindeler!..

Ya Millet İttifakı’nın diğer ana partileri, yani CHP’si, İYİ’si ne halde?..

Sözünü ettiğim seçim sonrası kaosu nasıl pay ettiler aralarında? Ben derim ki; Meral Akşener hissesine düşen yüzde 25’ini almış, halen olabildiğince sessiz, hazmetmeye çalışıyor. Hatırlanacaktır, Meral Hanım ve sözcüleri;

-Yüzde 20’yi aşan oyla birinci parti ve Genel Başkan da Başbakandı!.

Oysa o sıralarda oyları 13-14’ü göstermekteydi. Beklentilerinin yarısını gördüler, 2018’i tekrarladılar.  Nedeni çok tartışılmasa da, belliydi;

-Masayı 48 saatliğine terk edip, sonra dönmesi!..

İşte bu olay sadece İYİ Parti’nin oy beklentisi için değil, seçime kısa bir süre kala Millet İttifakı için de “kırılma noktası” olacaktır. 

Toptan İttifak için büyük, İYİ parti için küçük sayılacak bu “fay kırığı” esas depremi CHP cenahında yaratacaktır.




Depremin büyüğü CHP’de.

Doğaldır da depremin CHP’de yarattığı sarsıntı ve kaos. Çünkü ona düşen pay yüzde 75’tir. Elbet bunun çok önemli bir kısmı da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na aitti. Daha doğrusu onun üzerine “yıkılmaya” çalışılacaktır.

“Koşullar AKP’yi yenmek için, hiç bu günkü kadar elverişli olmamıştı” kanaati bir yana, ya genel merkez ve taşra kadrolarının hiç mi payı yoktu kaybedişte. Örneğin açıklanmasından bu yana seslendirilen;

-Milletvekili listelerinde sıralamalar, bazı  illerdeki kimi adayların yok farz edilmesi.

***

Tam bu noktada sormak isterim. CHP’nin bilinen oyu yüzde 25 dolayındadır. Bu seçimde de aldığı oy bu kadardır. İyi de özellikle büyükşehirlerde listelerine koyduğu, küçük partilerin varsayılan yüzde 6-7’lik oyları nerede?

İşte bu noktada Kemal Bey’in İttifak oluştururken yaptığı “tercih hataları” çıkıyor ortaya. Hadi diyelim ilk turdaki yüzde 44.5 , ikinci turda yüzde 48.5’a yükseldi.

Ya kalan 4 parti ve beşincisi İYİ Parti’nin desteği yüzde 52’lere neden ulaşmadı?..

Evet sayın Kılıçdaroğlu, çok çalıştı, bunun karşılığında “ahlaki meşruiyetle suçladığı karşı tarafın, akıl almaz iftira ve karalamaları  “pes” dedirten cinstendi ama;

-Bu seçim kazanılmalıydı!..


***


Sonuçta dostlar, bir “değişim dalgası” yarattı CHP’de seçim sonrası tıpkı son doğal depremlerde görüldüğü gibi “artçılar” etkili oldu partide. Kılıçdaroğlu da karşılığında “Kurultay Kararı” cevap verdi “değişim” isteyenlere.

Yerel seçimlere 9 ay kala, doğru muydu bu kadar, şimdi o tartışılacak.    

-Biz de o seçimlere dümen kıracağız yavaştan!..