Bazı sorunlar var ki, özellikle sağlık sorunları, başımıza gelmedikçe pek de umursamadığımız sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.

Bunlardan bir tanesi de Alzheimer hastalığı!

*

Dünyanın başına bela olan bir hastalık olması münasebetiyle, aslındaküresel bir hastalık olduğunu söylemek doğru olacak.

Söz konusu hastalık yalnızca hasta olan kişiyi etkilemiyor, ailesine de fazlasıyla zorluk çıkarıyor.

Düşünün… Yaşamınıza dair ne varsa unutuyorsunuz! Okul yaşamınız, çocuklarınız, hayatınızdaki en güzel anılar… Her biri yok olup gidiyor. Yeni doğan hafızasında ve fakat kocaman bir insan haline geliyorsunuz.

Peki, Alzheimer hastalarının yakınları?

Asla ve asla hastayı yalnız bırakmamaları gerekiyor. Daha da fazlası, hasta olan yakınlarına özel bakım imkanı sunmaları elzem.

Ekonomik olarak güçlü olan aileler Alzheimer hastası olan yakınına iyi imkanlar sunabilirler; buna rağmen psikolojik olarak yıpranacakları kesin.

Peki, ya ekonomik olarak dezavantajlı olan aileler ne yapacak? İşte, bu hastalık, onlar için tam bir kabus! Çalışmak zorunda olan aile bireyleri bakıcı parasını nereden bulacaklar? Alzheimer hastası için özel imkanları nasıl sunacaklar? Tüm bu zorluklar içerisinde ruh sağlıklarını nasıl koruyacaklar?

O nedenle küresel bir sorun olan Alzheimer hastalığı konusunda devletlerin çok daha ihtimam göstermeleri gerekiyor.

*

Dün,‘Dünya Alzheimer Günü’ idi. Şöyle bir gündeme baktım, zaten görmezden gelinen hastalık, farkındalık yaratmak için ilan edilen özel günde de pek tartışılmadı.

Bu noktada MIH sütunlarında, günlük telaşelerin üzerini örttüğü Alzheimer sorununu masaya yatırmak faydalı olacak diye düşünüyorum.

*

Önce, Alzheimer hastalığının ne demek olduğunu kısaca özetlemek isterim.

Bunu yaparken, konunun uzmanı olan Nörolog Prof. Dr. Demet ÖzbabalıkAdapınar’dan faydalanacağım.

Hastalık konusunda diyor ki Prof. Adapınar:

HER 68 SANİYEDE BİR ALZHEİMER HASTASI

“Dünyada yapılan çalışmalardan bilindiği kadarıyla, dünya genelinde ortalama 3 kişiden 2'sinin, ülkelerinde Alzheimer hastalığı ve benzer bunama şekilleri hakkında çok az bilgisi var. Oysa ki 65 yaşını geçen bireylerin yüzde 5’inin bu hastalığa yakalanacağı kesin görünmektedir. Her artan 5 yılla beraber bu oran iki katına çıkmaktadır. Asla normal yaşlanmanın bir parçası değildir. Ortalama yaşama süresinin hızla arttığı gezegenimizde, her 68 saniyede bir Alzheimer hastası tanısı konmakta olup, 2050 yılında beklenen hasta sayısı 150 milyonun üzerindedir. Yani özetle, Alzheimer hastalığı küresel bir halk sağlığı sorunu olarak görünmektedir.

‘HASTA AİLELERİNİN TÜKENİŞLERİ KAÇINILMAZ’

Alzheimer hastalığı, hastalar kadar onlara refakat eden hasta yakınlarını da yakından ilgilendirir. Tanı konulmasının ardından hastalar kendilerini yalnız hissetmeye başlarken, hastaların ortalama 12 yıl yaşam süresinin varlığı düşünülecek olursa hastaya bakanların tükenişleri de kaçınılmazdır.

ALZHEİMER’E NELER YOL AÇAR?

Alzheimer'ın kesin nedeni bilinmemekle birlikte, bazı faktörlerin hastalığa yol açtığı bilinmektedir. Yaş, kadın olma, ailede hastalığın varlığı, kötü beslenme, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, eğitimin azlığı, şişmanlık, depresyon, kötü ilaç kullanımı en çok söz edilen riskler arasındadır. Bu riskler ile mücadele, hastalık ile mücadelenin ilk basamağını oluşturmaktadır.

‘HENÜZ KESİN TEDAVİSİ YOK’

Tanısı artık hastalığın çok öncesinden yapılabilen, kan ve omurilik sıvısında, hastalığa neden olduğunu bildiğimiz bir maddenin bakılması ile gelecekteki durumu yüksek oranda tahmin edilebilen Alzheimer hastalığının henüz kesin bir tedavisi yok görünse de, pek çok çalışma yürütülmektedir."

*

Evet, Nörolog Prof. Dr. Demet ÖzbabalıkAdapınar, Alzheimer hastalığının ciddiyetini özetle böyle anlatıyor.

Ve bu noktada 2050’yi işaret ederek, dünyadaki hasta sayısının 150 milyonu aşacağını vurguluyor.

Yani hepimiz Alzheimer tehdidi altındayız!

*

O halde devletlerin, Alzheimer konusuna daha özel bir ilgi göstermeleri, araştırma çalışmalarına gözle görülür yatırım yapmaları, toplumda bilinci arttırmaları gerekiyor.

Dahası, Alzheimer hastalarının daha iyi bakılması için ve ailelerinin de rahat edebilmesi için, tam teşekküllü merkezler açması gerekliliği elzem olarak karşımıza çıkıyor.

*

Bunu yapmak çok mu zor?

Evet, belki zor olabilir, ancak imkansız değil.

Devletler, zorunlu olmayan birtakım harcamalarını kısarak ve kaynaklarını verimli kullanarak, abartmıyorum her şeyi yapabilirler!

*

Örnek mi?

Hemen yanı başımızda!

Tepebaşı Belediyesi’nin hayata geçirdiği ‘Alzheimer Konuk Evi’nden bahsediyorum.

Başkan Ahmet Ataç bu önemli projeyi, 2014 yılında hayata geçirdi.

Ve Tepebaşı’nın Alzheimer Konuk Evi, sekiz yıldır hizmet kalitesini sürekli arttırarak sorunsuz işliyor.

*

Bakın söz konusu konuk evinde hangi hizmetler veriliyor?

◾  Psikiyatrist hizmeti

◾  Psikolog ve sosyal hizmet uzmanı hizmeti

◾  24 saat sağlık elemanı, hasta bakım elemanı ve hasta temizlik hizmeti

◾  Fizyoterapi ve rehabilitasyon hizmeti

◾  Diyetisyen ve yemek hizmeti

◾  Ambulans hizmeti

◾  İki kişilik odalarda konaklama ve acil yardım hizmeti

◾  Düzenli egzersiz, yürüyüş, etkinlik hizmeti

◾  Özel günlerde moral organizasyonları hizmeti

◾  Güvenlik hizmeti

*

Gördüğünüz üzere Tepebaşı Belediyesi, tam sekiz yıldır, profesyonel bir sağlık merkezi ayarında Alzheimer hastalığına karşı hizmet veriyor.

Hastalar memnun, aileleri memnun…

Bu anlamda Tepebaşı örneği, Sağlık Bakanlığı’nın ve diğer belediyelerin, aynı hizmeti yaygınlaştırabileceğini net bir biçimde gözler önüne seriyor.

Peki, bu nasıl olacak?

Yazımın bir bölümünde ifade ettim, bir kez daha altını çizeyim.

Kurumlar, gereksiz harcamalar yapmayacak, liyakatli kimselere görev verecek ve ciddi bir irade ortaya koyacak.

Alzheimer hastalığı ve başa bela olan başkaca pek çok hastalığa karşı topyekun mücadelenin anahtarı bu.