Hikâyenin devamında muhtar sözlerini şöyle sürdürür:

-En kısa zamanda iki köy arasında barış yenilenmeli. Sorunu, resmi makamlara intikal ettireceğim. Olayı tatlıya bağlamak zorundayız. Sonra çok yazık olur. Son pişmanlık fayda vermez, derler. Öncelikle, kaymakam beyle görüşmek gerekir. Herkes kendisine mukayyet osun! Aman ha, laf getirip götüren kovuculara dikkat edilsin! Gammazların, insanların ayranlarını nasıl kabarttıkları hiç belli olmaz. Ortalığı nasıl alevlendirdikleri hiç anlaşılmaz. Köy tellalı, benden habersiz hiçbir hareket olmayacağını halka duyursun!

Doğum var ölümden önce / Durma! Varlığın düşün önce

            Yoğrulsun sevgi doğrulsun dostluk / Durma! Ayağa kalk dostluk.

                        ***

            Ölmüş sevgi ağlayan yok / Ağıt çok dinleyen yok

            Yunus candan sevi ister /  Ölürüm diyen dost ister.

O sırada muhtar, perdenin arasından pencereden dışarı vuran gaz lambasının ışığından sokakta yürüyen birisini görür. Merak edip pencereyi açar. Yoldan geçen kişiye bakar. O geçen kişinin Mehmet Ağa olduğunu görür. Mehmet Ağa, yatsı namazından çıkıp evine dönmektedir. Muhtar, Mehmet Ağa’ya sorar:

-Mehmet Ağa, Ümetler köyünden bazıları ile köyümüzden birkaç kişi arasında geçen olayı duydun mu?

Seksenlik Mehmet Ağa, bastonuna yaslanıp doğruldu. Sonra sesin geldiği tarafa dönüp dedi:

-Her kimsen, biraz daha hızlı bağır. Kulaklarım ağır işitiyor. Dediklerini pek anlamadım. Muhtar Yunus, yüksek sesle dedi:

-Benim Mehmet Ağa, ben Muhtar Yunus! Mehmet Ağa, dedi:

-Sen misin, Muhtar Yunus? Muhtar Yunus, dedi:

-Evet, benim Mehmet Ağa. Son günlerde Ümemtliler ile aramızdaki nahoş şeyleri duydun mu? Mehmet Ağa:

-Bazı şeyler duydum. Duyduklarımın ne denli doğru olduğunu bilemiyorum. Mehmet Ağa, vaktin müsait ise odaya buyur. Korucu, sana bol köpüklü orta şekerli güzel bir Türk kahvesi yapsın! Mehmet Ağa:

-Kahve cezveniz kalaylı mı bari.

O dönemler, bakır kaplar kullanıldığı için bakır kapların zaman zaman kalayı gerekirdi. Aksi halde, kalaysız bakır kaplar zehirleme yapar.

Mehmet Ağa, muhtar odasına girdi. Selam verdi. Oda da, bulunanların her biri Mehmet Ağa’dan küçük oldukları için ayağa kalkıp yer verdiler. İlerleyen zamanda köyün ileri geri meselelerine değindiler. Kahvelerini içtiler. Mehmet Ağa, kendisine yöneltilen soruları cevapladı. Sözlerinin sonunda Mehmet Ağa, dedi:

-İki köy, dört deliye sahip çıkamaz mı? Her dostluğa güvenmeyin. İki deli bu köyden, iki deli Ümmetler köyünden çıkmış. Bu deliler öyle bir hareket yaparlar ki, yaptıkları o hareket pek çok insanın başını yakabilir. Allah korusun! Kraldan çok kralcılara fırsat vermeyin. Suyu bulandırıp balık avlamaya çalışanlara dikkat edin. Birliğimizi, dirliğimizi ve beraberliğimizi bozdurmayın. Aranıza fitne-fesat sokmayın. Ağzından çıkanı kulağı duymayanlara yüz vermeyin. Kraldan çok kralcılara fırsat vermeyin. Bozgunculara fırsat vermeyin! Öfkenize hâkim olun! Köy muhtarlığı değil mi, demeyin! Devleti temsilen yapılan her vazife şanlı bir vazifedir. Sakın, muhtarlık görevini kötüye kullanmayın! Devam edecek!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!