Yaşam insanın alacağı derslerle / ibretlerle dolu... Ülkemiz coğrafyası dört mevsime sahip… Biri diğerinden farklı gelip geçiyor. Gelip geçen her mevsim coğrafyada değişik izler bırakarak gidiyor. Mevsimlerin coğrafyada yaptığı etkiler misali herkes hayatta izler, imler bırakıp bırakmadığına dönüp bakmalı ki, insanlığa sağladığı yararı ya da zararı görsün. Ortaokul 1’inci sınıftaki Türkçe öğretmenimle görüşüyorum / görüşüyoruz. Değerli Hocam emekli edebiyat öğretmeni Nihat Ateş insanın insani değerini vurgularken “Bir sümüklü böcek bile geçip gittiği yerde iz bıraktığına göre insan geçip gittiği yerlerde iz bırakıp bırakmadığını sorgulamıyorsa, o kişi daha neyi sorgular ki?” der.

Muallim unvanı çok değerli bir hitap… Bu hitaba layık olan tüm muallimleri can-ı gönülden kutlarım. Günümüzde, muallim yerine öğretmen sözcüğü kullanılmakta. Biz de, muallim yerine diyelim öğretmen. Öğretmen veya muallim ne fark eder. Muallim Arapça kökenli bir sözcük… TDK Sözlüğüne baktım. Öğretmen kelimesini almamış. Muallimin karşılığını öğretmen olarak belirtmiş. Gayem kelimeleri, sözcükleri tartışmak değil. Hele eleştirmek hiç değil. Üzerinde durmak istediğim ana tema öğretmenin toplumsal hayata katkıları nedir, ne değildir? Toplumun öğretmene biçtiği itibar nedir, ne değildir? Günümüzün sorunu bu olmalı… Toplumun öğretmene verdiği değer ile öğretmenin topluma kazandırdığı insan kaynağının niteliği müzakere edilmeli.

Dört kutsal ve hayati önem taşıyan ana meslekten birisi de öğretmenlik. Dört ana meslek grubu öğretmen, hukukçu, hekim ve işletmecidir. Öğretmenin doğrudan işi insan eğitmek, öğretmek... Öğretmen insanı eğiterek, öğreterek topluma sağlıklı insan kaynağı yetiştirendir. Bu dört meslek grubu bir devlet için olmazsa olmazların başında gelir. Hukukçuyu, işletmeciyi ve hekimi yetiştiren yine öğretmendir. Sağlıklı nesillerin yetişmesi nitelikli, ilkeli öğretmenlerle olur. Ne hazin ki pek çok öğretmen veli, öğrenci veya idareci saldırısına maruz kalmakta… Çocuğundan beklentisini bulamayan velinin gözünde öğretmen sanki potansiyel suçlu… Tıp mezunundan başkası hekim, hukuk mezunundan gayrısı hukukçu olamadığına göre eğitim fakültesi mezunları haricinde de öğretmen yapılmaması ülke eğitim ve öğretimi yararına olduğu göz ardı edilemez.

Öğretmenin saygınlığını veli, idare, toplum ve devlet sağlar. Öğrenci motivasyonu toplumsal destekle olur. Öğrencinin başarısızlığı toplum gözünde öğretmene yıkılmaya çalışılıyorsa vay o toplumun geleceğine! Öğretmenin devlet kademesindeki kariyeri ile toplum nezdindeki itibari değeri sözünü ettiğim diğer üç meslek gibi itibar görmedikçe öğrenci, veli, idare, toplum ve öğretmen kaynaşması ne mümkün? Değeri ölçülemeyecek kadar aziz meslek sahibi öğretmeni toplum kucaklamalı ki, öğretmen hak ettiği mertebeye ulaşabilsin. Bir zamanlar “muallim” denilen öğretmenler adına türküler bile bestelendiğini hatırlamak gerek. “Penceresi cam değil mi muallim / Boyaları ham değil mi muallim / Ellerinen gezersin muallim / Benim ki can değil mi muallim.” türküsü buram, buram Türk kültüründen esintiler yansıtan Sinop diyarına ait etnografik bir aşk türküsü.

Kırk yıl öncesi bizim köyün ilkokul öğretmenlerinden beş muallimi ismen dile getirmek istedim. Birisi Ramazan Kutluay, ortaokulda aynı pansiyonda kaldığım bir arkadaşım. İsmet Beceriklican okul dışı köyümüz futbol sahasında futbol oynadığım arkadaşım. Bir diğeri de Mehmet Korç… Bu üç öğretmen yıllarca bizim köyde muallimlik yaptılar. Bizim köyde doğup büyümüş minvalinde halkla sevgi, saygı ortamında yaşadılar. Geride güzel anılar ve izler bıraktıklarını gözlüyorum. Diğer üç muallimden biri ilkokul 1’nci sınıf öğretmenim Kara Yunus diye sözü edilen Yunus Özalp ile kendisinde okumadığım köyümüz öğretmenlerinden Sarı öğretmen lakabıyla anılan Mevlüt Tetik… Öğretmenine saygısı olmayanın kime saygısı olur ki? Hayatta olanları hayırla, ölmüşleri rahmetle anıyorum.