Yarınlar dağın görünmeyen yüzü gibidir. Dağın ön yüzünde iken öbür yüzde kim ne ile karşılaşacağını ne bile? Ortaokul 1’den 2’inci sınıfa geçtiğim eğitim-öğretim yılı İngilizce’ den bütünlemeye kalmıştım. Bütünleme kursu sırası okul pansiyonunda ücretsiz kendin pişir, kendin ye usulü kaldık. Kimisi küçük aygazla, kimisi de gazocağı ile işini görüyordu. Benimki de gaz ocağı idi. Başyemeğimiz menemen veya makarnaydı. Üç arkadaş bir gün parkta otururken yanımıza bizden üç dört yaş büyük bir genç geldi. Siyaset yapmaya başladı. Biz, o işleten anlamayız. Bizim işe ihtiyacımız var, dedik. O kişi: “Benim yaptığımı yapın?” dedi. Nedir o iş, dedik. “İyi bir iş... Her gün ikindi sonrası hava serinleyince kremalı satarım. Harçlığınızı kazanırsınız. Kremalı yapan Niyazi Usta’ya gidelim.” dedi. Olur, dedik. Arkadaşın adı, Hamza idi...

Hamza ile Eskibağlar’da merdiven altı imalat yapan Niyazi Ustaya gittik. O zamanlar kremalı denilen nesneye günümüzde “Ekler” diyorlar. Bizim sattığımız kremalı, şimdilerde pastanelerde satılan eklerin büyük tipinde idi. Niyazi Usta: “Size, günlük kırk adet kremalı vereyim. Parasını ertesi günde ödersiniz. Sattığınızda günlük on lira kazanırsınız. Size kremalının tanesini yetmiş beş kuruştan veririm. Bir liraya da siz satın. Tanede yirmi beş kuruş kârınız olur. İşiniz rast gelsin.” dedi. Usta birer tanede bize eşantiyondan yemek için ver, dedik. “Verim!” dedi. İşe başladık. Himmet, Sabri ve ben... Üçümüzde Seyitgazi’nin üç komşu köyü çocuğu idik... Sabri ile mezuniyet sonrası uzun yıllar görüşemedik. Himmet’le arkadaşlık bağımız kopmadı. Yetmiş yaşı aştık ama hâlâ görüşüyoruz.

Tepsi ekler ile Eskibağlar’dan çıktıktan sonra üç arkadaş çarşıya dağılıyorduk. Herkesin mıntıkası belli idi. Birbirimizin bölgesine girmeden satıyorduk. Akşam pansiyondaki ortak yemekte tatlı niyetiyle Niyazi Usta’nın eşantiyon verdiği kremalıları yiyorduk. Günlük on lira para kazanmak bizim için çok para idi. Köyden bana haftalık beş lira harçlık geliyordu. Cebimiz rahatlayınca akşamları adalardaki yazlık sinemalara gidiyorduk. Güzel kıyafetlerde aldık. Reşadiye’den Vişnelik’e uzanan cadde boyu Çarşamba ve Cumartesi günleri pazar kurulurdu. Pazarda kremalı sattığım günlerden birinde tuzcuda çalışan köylümüz şoför Yunus: “Babana söyleyeceğim. Senin oğlan şehirde okumuyor da ballı, ballı satıyor.” diyeceğim, dediğinde babamdan korkuma kremalı satışını bıraktım. Aldatmadan, hile yapmadan alıp sattığım o ticaret işini sevmiştim. Başlayıp bıraktığım işteki önemli pişmanlığımdır bu. Keşke, devam etseydim. Yazık oldu, vesselam!

Tahsilimi çalışarak ikmal etmek zorundaydım. Dersimi bütünleme kursunda iyi almış olmalıyım ki, lise yıllarımda yabancılarla İngilizce mektuplaşıyordum. Bir gün bitişik sınıfta İngilizce dersinde sözlük gerekmiş. Arkadaşlar: “Hocam! 6 B sınıfındaki Yunus Emre Güllü ’de sözlük var.” demişler. Bir arkadaş sınıfa geldi. Hocam, Hoca Hanım! Yunus Emre’den İngilizce sözlüğü istiyor.” dedi. O an bir başka dersten yazılı sınav oluyorduk. Verdim ama sözlüğün içerisindeki Avusturyalı kızdan gelen mektubu almayı unutmuşum. İngilizce Hocamız, bize olan ilk dersinde selam verip yoklamayı aldıktan sonra “Yunus Emre, ayağa kalk.” dedi. Korku ile kalktım. O zamanlar öğretmenden, okul idaresinden korkuyorduk. “Lügatin arasındaki bu mektup kimin?” dedi. Benim, Hocam dedim. “Otur.” dedi. Not defterini çıkarttı. Sözlü notu olarak 10 verdi. Göndereceğin ve gelen İngilizce mektupları görmek isterim, tamam mı? Dedi. Tamam, Hocam! Dedim.

Hoca Hanım: “İnsani ilişkiler, istikbale hazırlık, dilde gelişim böyle olur. Arkadaşınızın yaptığı hayatın meçhul derslerine hazırlıktır. Ufkunuz açık olsun! Etrafta olup bitenlere çok yönlü bakın. Herkesle konuşun. İnsanlarla diyalog kurun ama daim dürüst olun! Adil olun ki, insanlar size güven duysun. Varlığınızla huzur bulsunlar. Kindar değil hoş görülü olun.” dedi. Hoca Hanım, hayatın derslerini böylece birkaç cümle ile özetleyiverdi. Yarım asır öncesi toplumsal fayda üreten Hoca Hanım fikriyatta, Niyazi Usta maddiyatta devlete, millete katma değer sağlayan örnek iki insan tipi. Öldüler ise Allah’tan rahmet, hayatta iseler sağlıklı ömür diliyorum.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!