21.yüzyıldayız. Yapay zekâyla konuşuyoruz, Mars’a gitme planları yapıyoruz, cep telefonlarımızla dünyanın öbür ucundaki insanla anında görüntülü sohbet ediyoruz. Ama hâlâ yere atılan bir çöpü alıp çöpe atmak konusunda sınıfta kalıyoruz.

Ne garip değil mi? Bilim, teknoloji, ulaşım, tıp… Hepsi baş döndürücü bir hızla ilerlerken, en basit toplumsal davranışlarda hâlâ ortaçağ alışkanlıklarını taşıyoruz. Yere atılan bir kâğıt parçası, kaldırımdaki ezilmiş plastik şişe ya da parkta bırakılmış poşet… Hepsi sadece çevre kirliliği değil; aynı zamanda toplumsal aynaya düşen koca bir leke.

Çünkü medeniyet, gökdelenlerin yüksekliğiyle ya da internet hızımızla ölçülmez. Asıl medeniyet, yere düşen bir çöpü eğilip almakta, sıra beklerken sabır gösterebilmekte, başkasının hakkına saygı duymakta gizlidir.

Düşünsenize, çocuklarımıza “doğayı koruyun” derken kendi elimizle yere kâğıt mendil atıyorsak, bu nasıl bir çelişkidir? İnsan Ay’a gitmeyi başardı ama 50 santim eğilip bir çöpe ulaşmak hâlâ ağır geliyor bazılarına.

Oysa değişim küçük başlar. Biri yere çöp attığında, bir diğeri onu yerden aldığında; bir çocuk annesini çöpünü çöp kutusuna atarken gördüğünde… İşte o zaman gerçek ilerleme başlar. Çünkü medeniyet, en basit eylemlerle beslenir.

Belki de soruyu şöyle sormalıyız: Teknolojimiz hızla ilerliyor, peki ya ahlakımız?