Nihayet seçimler sona erdi.

Çok yorulduk, çok gerildik, çok yıprandık, çok ayrıştık…

İki tarafın da seçmen toplama kaygısıyla milleti birbirine karşı dolduruşa getirmesine şahit olduk.

Evet, dedim ya, şükür ki seçimler sona erdi.

Artık şu ayrışmadan vazgeçerek toplumsal birlikteliği sağlamamız lazım.

10 ay sonra yerel seçimler var; bu süreçte kutuplaştırma gayretine devam edilirse tamiri güç sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz.

O nedenle yurttaşlar olarak bize büyük sorumluluk düşüyor. Politikacıların bizi birbirimize düşürmek suretiyle oy devşirme hedeflerini yıkıp geçelim. Onlar düşmanlaştırmaya çalıştıkça biz daha çok birbirimize sarılalım.

*

Önümüzde pek çok problem var: Ekonomi, dış politika, sığınmacılar, terör, hukuk, adalet, demokrasi, sağlık, eğitim, liyakat, vesaire…

Söz konusu problemler 2023 Türkiye’sinde dağ oldu.

Çözmek de yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a nasip oldu!

Sorunları en iyi kendisi biliyor, sorunların nasıl meydana geldiğini ve nasıl büyüdüğünü en iyi kendisi biliyor, sorunların nasıl çözüleceğini de en iyi kendisinin biliyor olması lazım.

Umuyorum ve diliyorum sorunlarımız derinleşmeden hızlı ve sağlıklı iyileştirme adımları atılabilir.

*

Muhalefete gelince…

Ana muhalefet partisi CHP ve partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde bir ittifak bloku kurulmuştu.

Söz konusu ittifakın ve ardından oluşturulan altılı masanın yanlış kurgulandığını defalarca dile getirdik.

Peki, bizler bu yanlış kurguyu görürken muktedirler görmediler mi?

Elbette gördüler. Ancak seçimi kazanmak için yanlış olan kurgu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olabilmesi noktasında doğru bir strateji olarak orta yere çıkıyor.

Evet, Kemal Kılıçdaroğlu, kazanmak için değil kendini aday yapabilmek uğruna böyle bir birlikteliğe imza atmıştır.

Günün sonunda ise kaybetmiştir.

Muhalefet blokunun aldığı oyun üzerine tek bir oy dahi koyamamıştır.

Fakat amaç Erdoğan’a oy verenleri ikna etmek değil miydi?

Değilmiş demek ki…

*

Haydi iyi tarafından bakalım.

Amaç Erdoğan’a oy verenleri de ikna etmek olsun.

Yahu Türkiye’nin gerçeklerini bilmeyen, sosyolojik yapısını bilmeyen, kültür temelini bilmeyenler mi Erdoğan’dan oy sökecek Allah aşkına?

Erdoğan’a oy verenler halihazırdaki düzenden memnunlar mı?

Elbette değiller, kendileri de bunu söylüyorlar.

Fakat muhalefet bloku o memnun olmayan kitleyi dahi ikna etme kabiliyetine sahip değil.

Neden?

Dedim ya: Ülkeyi, ülke insanını tanımıyorlar!

 

*

O kadar çok yazılacak, o kadar çok tartışılacak yanlış var ki hangi birini yazayım…

Kısa keseceğim…

Yakın gelecekte Millet İttifakında değişiklikler görmemiz mümkün.

Meral Akşener ne yapar? İYİ Parti’nin de çok ciddi özeleştiri yapması gerekir. Söz konusu ittifak İYİ Parti’yi olduğu yere demirlemeye mahkum etti. Akşener ittifaktan ayrılır mı, kendi liderliğinde bir ittifak kurar mı, AK Parti’yle yakınlaşır mı, bunu zaman gösterecek.

Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu bu seçimin kazananlarından. Her ikisinin de ağzı kulaklarında. İki partinin toplam oyu yüzde bir bile değilken gözle görülür bir milletvekiliyle parlamentodalar. Davutoğlu 14 Mayıs sonrası başarısızlığın ardından gülerek grup toplantısı yaptıklarını ilan ederken, Ali Babacan Anayasa değişikliği konusunda AK Parti’ye destek vereceklerini açıkladı. Ne yapacaklardı? En nihayetinde AK Parti onların yuvaları. Bu noktada bir parantez açayım. CHP sayesinde parlamentoda öyle güçlü bir sağ blok oluştu ki. Bu blok şu anda 400 milletvekilini buluyor. Yani ileride yapılacak anlaşmalarla Anayasa değişikliğinin önü dahi açılabilir.

Her neyse…

Demokrat Parti ile Saadet Partisi de zaman içerisinde AK Parti’ye doğru ilerleyecektir…

*

CHP ise artık bu kadrolarla şişti.

Bir adım ileriyle gidemediği gibi günden güne eriyor.

Her zaman diyoruz ya, CHP’nin genetiğiyle oynadılar!

Parti bir an önce kuruluş ayarlarına geri dönerek devletçi ve Atatürkçü anlayışla yönetilmelidir.

Hep söylerim, iktidarın yolu CHP’nin altı okunda mevcut.

Milliyetçilik deseniz CHP’de, ancak CHP bu kavramı ağzına almaya korkar olmuştu. Baktılar dip dalga denen şey milliyetçilikmiş, 28 Mayıs’a sayılı günler kala bir anda milliyetçi oluverdiler. Vatandaş yedi mi, yemedi, yemez! Bu iş sistemli bir duruş işidir, bu iş doğru kadro işidir.

Milliyetçilik yoksa devletçilik olur mu, o da yok.

Halkçılık desen unutuldu gitti. Parti elitlerin ve görmemişlerin elinde kaldı; çok enteresandır iyi anlaşıyorlar. Gerçi niçin enteresan olsun ki? Çıkarları ortak, kazan kazan yani…

Cumhuriyetçilik ile laiklik konusunda popülizmden başka yapılan bir şey yok, üstünde tepin dur!

Ya inkılapçılık? Sorsan CHP’li yöneticilere, altı okta yer alan bu maddeyi hatırlamazlar bile. CHP devrimi önce kendi içerisinde yapmalıdır.

Evet, dediğim gibi, iktidarın yolu yukarıda, CHP kendi kurallarını işletse yeterli olacak, başka bir oluşuma ihtiyacı yok.

*

Şimdi ne olacak?

CHP Genel Merkezi çeşitli bahanelerle hukuka aykırı olarak sürekli ertelediği kongre sürecini başlatacak mı?

Kemal Kılıçdaroğlu şapkasını önüne koyacak mı?

Yoksa şu yerel seçimleri de bir atlatalım ondan sonra bakarız mı diyecek?

Veyahut gaz almak için kongreleri başlatıp, ardından kurultay süreciyle partililerin güven oyunu mu almak isteyecek?

İsteyebilir. Zira belediye başkanları onun asker belediye başkanları. Kurultay delegeleri de belediye başkanlarının askerleri konumunda oldukları için rahatlıkla güven oyu alabilir.

Önemli olan sade parti üyeleri güveniyor mu? Partisi olmayan seçmen inanıyor mu?

*

Son söz: CHP bir an önce toparlanmazsa belediye seçimlerinde ciddi bir hezimetle karşı karşıya kalabilir. Bu konuyu ilerleyen günlerde detaylı bir biçimde işleyeceğim.