Etibank Genel Müdürlüğü Kırka Bor İşletmesi Müessese Müdürü Hüsnü Çağlayan 1983 yılında, Boraks dünyasında “Penta” üretimini ilk başlatan “Müdür” olmuş. Maden Yüksek Mühendisi Hüsnü Çağlayan 1937’de Merzifon’da doğmuş. İlk ve ortaokulu doğdu ilçede okumuş. Lise tahsilini İstanbul Haydarpaşa Erkek Lisesinde tamamlamış. Yüksek tahsilini İTÜ Maden Fakültesinde ikmal etmiş.  Bilgi, beceri ve birikimini başarıyla hayata geçirmiş. Çalışma hayatı 37 yıl, 7 ay sürmüş.

Bor Türevleri, uluslararası piyasaların vazgeçilmez maden ve kimyasalı... Bu nedenle, Hüsnü Çağlayan Kırka’dan dünyaya pentanın açılımını gerçekleştiren ilk müdür olmuş. Eskişehir’in Seyitgazi ilçesine bağlı Kırka bucağından dünya piyasalarına “Penta” yı arzla Eskişehir’in tarihine katkı sağlayan kahraman. O zamana kadar Kırka’da sadece “Tinkal” üretimi yapılmış. Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın açılışa katılımıyla 1983 yılında Kırka Boraks Müessesesinde ilk olarak “Penta” üretimi başlatılmış. 

İdareci ve yönetici kolay yetişmez. Tribüne oynamak kolaydır. Zor olan işin gereklerini icradır. İş veya mesleğin başarısı liyakat, feraset, basiret ve dirayete bağlıdır. Liyakat, feraset, basiret, dirayet, beceri ve bilgiyle olur.  Deneyim denilen obje, bilgi ile beceriden doğar. Siyasal rüzgârlar, deneyim yoksunu kişilerin lehine ne kadar eserse essin o kişilerin akıbetleri yine de fiyaskodur. Hüsnü Çağlayan, yapmacıktan uzak azim ve kararlılıkla Etibank’ı güçlü bankacılık ve güçlü kuruluş yapan, yeri doldurulması zor idarecilerden olmayı başarmış.        

Çağlayan Müdür, Etibank’ın maden sektöründe; Ocak Mühendisliği, Teknik Müdürlük, Müessese Müdürlüğü, Müşavirlik ve Teknik Müfettişlik gibi kademelerde görev yapmış. 1983-1986 Yılları arasında Müessese Müdürlüğü yaptığı Kırka Bor Müessesesinin 1984 yılındaki imtihanla işçi alımı sırasında üstün performans göstermiş. Bu performansındaki adil, dürüst, dirayet, basiret, feraset ve liyakatli davranışları nedeniyle Eskişehir Sık Yönetim Komutanlığı’nca bir takdirname ile onurlandırılmış.

Çağlayan Müdür’ü tanırım. Mahiyetinde bir buçuk yıl memurluk yaptım. Uzaktan bakıldığında durgun akışlı akarsu gibi görünür. Yakınlaştığınızda faaliyet, meziyet, merhamet ve hakkaniyette soyadı gibi yüreğindeki duyguların aklın yatağında akan birer çağlayan olduğunu görürsünüz. O tribüne oynamayı sevmezdi. Şov yapmaz ve şovdan da hoşlanmazdı.  İşi kendi doğalı ve özeli gayretinde başarmayı yeğlerdi. AR-GE çalışmalarına önem verirdi. Yap-boza ya da deneme-yanılma gibi müsrifliklere taviz vermezdi.  Milli servetin heba olmasını istemezdi. Alternatif projelerden en doğru ve en rantablını tercih ederdi. Namı ve rantı, hep devlet – millet kazansın isterdi.  Kurum vizyon ve misyonuna özen gösterirdi.

Hüsnü Çağlayan’ın başta yakın efradı olmak üzere tüm çalışanlarından Müessesenin adına leke gelmesine tahammülü yoktu. Gözü, sürekli çalışanların işleri ve üçüncü şahıslarla olan ilişkileri üzerinde olurdu. Kurumun itibarı, devlet-millet itibarıdır, der ve bu anlayışı kurumun bağıntılı olduğu tüm alanlara yaymaya çalışırdı. Üretim kadar denetime de önem verirdi. Çalışanların moral, motivasyon ve sağlık durumları öncelikli değerleri arasındaydı. Haylazlıklara müsamaha göstermediği gibi birilerinin, bir başkası sırtından geçinmesine de ödün vermezdi. Hatalarda, kusur veya kastın olup olmadığına dikkat ederdi. Ciddi idi. Başkalarının da ciddiyetine ihtimam gösteren erdemde idi...

Yöneticinin başarısı sadece “ürün” üretimi değildir. Aynı zamanda geleceğin teknokrat ve yöneticilerini yetiştirmektir.  Aranan adam olmak başka, kişinin aranacağını zannı daha başkadır. Bulunduğu ortamlara kişilik damgasını vuramayan, geride hangi başarılı izler bırakabilir?  Kişilik zaaflılar, toplumda yer edinebilmek için oraya, buraya “şu” culuk ya da “bu” culukla yama olmaya çalışırlar. Alt kimlik istismarıyla kendilerini öne çıkarmaya çalışırlar. Çağlayan Müdür gibi erdemli kişiler, kişiliklerini milli birlik ve ulusal egemenlikten alırlar. O, asil insanlar gönüllerde tahtı makam ve mevkiiyle değil yüreklerindeki merhamet çağlayanı ile kurarlar.  

Hüsnü Bey! Çalışma hayatında iyi eserler bırakmış. Attığı adımların her birinde örnek izler kalmış. Bildiği doğrular onun kutsalları olmuş. Onun doğruları, vatanın bölünmez bütünlüğü. Devletin bekası. Milletin selameti. Milli servetin paha biçilmez değeri gibi değerler olmuş. Kişi haklarına saygın davranmış. Hakları, herkesin kendi hak sahasında olduğu farkındalığını ortaya koyarken insani ilişkilerde ölçüyü kaçırmamış. Sözün özü, ahvalini kurum kültürü ve devlet terbiyesiyle zenginleştirmiş müşfik bir insan.  

Dünyanın en zor mesleği, idareciliktir. Çünkü insanla uğraşırlar. Daha doğrusu insanların onlardan beklentileri çok ve farklıdır. Mazlumu mağdur etmeyen, idareciye ne kadar alkış tutulsa azdır. Adil idareciler daim hayırla “yâd” edilecektir.  Mevzuat, tarafların haklardan müstahakları nispetinde yararlanmalarıdır. Sevk ve idarede mevzuatın işletilmesi açıklık, eşitlik, şeffaflık, rekabet ve denetim ilkelerinin işlevselliğine bağlıdır. Aksi, garabet hâllerinin yaşanmasına sebeptir. İnsanın olduğu yerde her türlü müspet ve menfiliklerin olması muhtemeldir. İdarecinin kalitesi bu durumlara koyduğu tavırla belli olur. Daha açık bir ifade ile menfiliklere set çekip pozitif akışa yön vermekle…  Çağlayan Müdür’e bundan sonraki yaşantısında sağlık ve esenlikler dilerim. Tüm seven ve sevdikleri ile mutlu olsun!  

Yunus Emre GÜLLÜ-24 EYLÜL 2021 / Milli irade