Yaşımın yettiğince yapılan bir çok seçimi takip etme şansım oldu. Millet iradesinin sorgulandığı  her bir seçim ve aynı zamanda seçime katılan siyasi parti liderleri  hayatımızda çok farklı izler bıraktı.

Süleyman DEMİREL’den , bir siyasinin kıvrak zekası ile karşısındaki seçmeni nasıl hipnoz ettiğini öğrendik.

Necmettin ERBAKAN’dan , siyasal İslam’ı savunup aynı zamanda Fettullah Gülen’in Türkiye Cumhuriyeti Devleti için ne kadar büyük bir tehlike olduğu ile ilgili  bizleri uyardığını öğrendik.

Bülent ECEVİT’ten , dünya lideri Amerika’ya sözde değil özde nasıl kafa tutulur , onu örendik.

Alparslan TÜRKEŞ’den , Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için değil para karşılığı bir ev , bir çakıl taşının bile verilmemesi gerekliliğini ve ülküsünü öğrendik.

Turgut ÖZAL’dan , dünya ile entegre olamazsak yarışın gerisinde kalacağımızı öğrendik.

Ve en önemlisi Erdal İNÖNÜ’den , siyasetin bütün kirli ve çirkin diline rağmen , kişiliğinden hiçbir ödün vermeden nezaketini  bozmamayı öğrendik.

Yukarıda saydığım ve Türk siyasi hayatında büyük izler bırakan bunca liderden , bütün fikir ayrılıklarına rağmen birbirlerine nasıl tahammül ediliri öğrendik.

Halkın , yazılı ve görsel basının ağır eleştirilerine rağmen siyasi nezaket nasıl bozulmaz ve eleştirilere nasıl olumlu yaklaşılır onu öğrendik.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını idrak ettiğimiz ve 2023 seçimlerini yapmaya çalıştığımız şu günlerde ise günümüzün siyasi figürleri ,maalesef bırakın siyasi nezaketi , ellerinden gelse birbirlerini  bir kaşık suda boğacak tavırlar sergiliyorlar.

Sadece siyasi nezaketsizliklerin  yaşandığı değil , aynı zamanda yalan , iftira ve türlü çirkinliklerin yaşandığı adil olmayan bir seçim süreci yaşıyoruz.

Seçim atmosferinde yaşanan bütün bu olumsuzluklar Türkiye’nin yurt dışındaki imajını , ulaşmaya çalıştığımız gelişmişlik seviyesindeki ülkeler nezdinde yer ile yeksan ediyor.

Geçtiğimiz günlerde ülkemizi ziyaret eden AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) seçim gözlem heyeti üyeleri dahi , “ seçime katılan adayların kışkırtıcı mesajlar vererek , sert ve ayrıştırıcı bir dil kullanıyorlar” şeklinde bir rapor hazırlamışlardır.

Bırakın Avrupalıların ne düşündüğünü , öncelikle bu ülkenin insanları , vatandaşları , yurttaşları memnun mu bu dilden ve yaşanan çifte standartlardan.?

Seçmenlerimiz , vatandaşlarımız , yurttaşlarımız ,bu ülkenin vatan sever milliyetçileri , ülkenin bekası için bu yola baş koymuş insanları ;

Mevcut iktidarın yetkilileri tarafından , muhalefetin PKK terör örgütünün dağ kadrosu liderleri ile sanki iş birliği yapıyormuş gibi tamamen montaj olan bir videoyu mitinglerde halka izlettirilmesinden hiç mi rahatsız değil.?

Devletin ve milletin camisinde , cemaate seçim gecesi silahlanıp , muhalefeti ve onun seçmenlerini “Ermeni Dölleri” olarak ayrıştırıp , İslamiyet’in öğretilerinden bahsetmesi gerekirken , halkı kin ve nefrete teşvik etmesinden hiç mi rahatsız değil.?

İktidar sahipleri tarafından Trabzon  ve Nevşehir’de halka açık panolarda , muhalefetin ve onun liderinin terör odakları ile gizli anlaşmalar yaptığını içeren afişlerin astırılarak iftiralar  atılmasından ve daha da önemlisi bu yapılanlara o şehirlerin mülki erkanlarının engel olmamasından  hiç mi rahatsız değil.?

Diyarbakır gibi , adı terör ile sıkça anılan bir şehrimizde , Devlet ile halkın yakınlaşıp sevgi dilinin konuşulmasını sağlayıp , barış rüzgarlarının esmesini sağlayan Şehit Emniyet Müdürümüz Gaffar OKKAN ve mesai arkadaşlarını katledildiği eylemi yapan bir terör örgütünün siyasi uzantısının Gazi Meclisimize girmesinden hiç mi rahatsız değil.?

Yıllarca bu ülkenin şanlı ordusuna hizmet etmiş , üst rütbeli komutanlarımızın 75-85’li yaşlarına rağmen halen hapiste tutulurken , insanları katleden , domuz bağı dediğimiz yöntemlerle kadınlara işkence yapan ve müebbet hapis cezası almalarına rağmen , ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından yaşlı olduğu (71 yaşında) gerekçesi ile serbest bırakılmasından hiç mi rahatsız değil.?

Ya da , bu ülkenin tüm bakanlarının verdiğimiz vergilerle seçim kampanyalarını sanki mensubu olduğu partinin kasasından harcayarak gönül rahatlığı ile yaparak , yol açmış oldukları çifte standartlardan hiç mi rahatsız değil.?

Yukarıda olup bitenlerden bırakın rahatsız olmayı , seçmenlerin bir çoğunun bunlardan haberlerinin bile olmadığını düşünüyorum.

Haberleri olsa dahi , sırf BİAT ettikleri için gerçeği göremedikleri kanaatindeyim…!

Yukarıda saydığım tüm olumsuzlukları , adaletsizlikleri ve çifte standartları kim yaparsa yapsın , eleştirmekten asla vazgeçmeyelim.

Eleştirelim ve bu eleştirdiklerimizin değişmesini istiyorsak 28 Mayıs Pazar günü oyumuzu kullanmaya sandık başına gidelim.

Unutmayalım ;

“ADALET  ER  YA  DA  GEÇ  HEPİMİZE  LAZIM  OLACAKTIR…”