Yaklaşık yetmiş seksen yıldır devam eden ve ortadoğunun kanayan yarası haline gelen ve her geçen gün de artarak devam eden İsrail-Filistin  çatışmaları 7 Ekim günü , Hamas’a ait  Kassam Tugayları’nın  gerçekleştirdiği   son saldırısı ile maalesef zirve yapmış durumda.

İsrail’in yıllar süren ve halen devam etmekte olan , Filistin topraklarını işgal politikası her yıl bir parça daha üzerine koymak sureti ile büyüdü büyüdü ve günümüzdeki halini aldı.

Her geçen sene adına İsrail’in  “Yeni Yerleşimciler” demek sureti ile aslında yeni işgalciler’in önünü açarak , Filistinlilerin topraklarını kimi zaman yakarak , kimi zaman da yıkarak , çoluk çocuk demeden öldürerek ellerinden almaya devam ediyorlar.

Yani sizin anlayacağınız , İsrail yıllarca Gazze’ye uyguladığı bu faşist politikaları sayesinde , bölgeyi adeta bir açık hava hapishanesine döndürmüştü. Buna karşılık bu uygulanan insanlık dışı davranışlara , Dünya kamuoyundan ufak tefek kınama mesajları gelmekle birlikte , bütün Dünya bu meydana gelen çatışmaları ve katliamları İsrail’in haklı savunması olarak görmekteydi.

Uzun yıllar önce liderliğini rahmetli Yaser ARAFAT’ın yaptığı ve Filistinlileri bir arada tutan “FİLİSTİN KURTULUŞ ÖRGÜTÜ” adında bir yapı mevcuttu. Bu örgüt yapı itibarı ile  Filistinlilerin kendi davalarındaki haklılıklarını tüm Dünya’ya gerek eylemleri ile , gerekse de söylemleri ile haykırıyordu…

Ancak , Filistinlilerin bu güçlü duruşlarını sekteye uğratmak , onları bölmek amacı ile İsrail’in desteği ile HAMAS örgütü kuruldu. Kurulan bu radikal İslamcı örgüt zaman içerisinde Filistin ile bağlarını zayıflatarak yüzünü İran devletine doğru dönüyor. Dolayısıyla bütün maddi ve manevi desteğini İran’dan almaya başlıyor.

Aslında doğru bir şekilde incelediğinizde , Hamas adlı örgüt , Filistin’de yaşayan bir çok kişinin desteğini almaktan yoksun , radikal İslamcı bir örgüt.

Aynı zamanda , akıldan ve stratejik zekadan yoksun , duyguları ile hareket eden , yaptığı eylemlerin ne getirip ne götürdüğünün hesabını yapmayan ve aynı zamanda yaptığı eylemlerin kimin işine yarayıp yaramadığına bakmayan bir örgüt izlenimi bırakmakta.

Korkunç bir trajediyi izliyoruz yıllardır Filistin topraklarında. Ancak bunu karşısında da İsrail’de geçtiğimiz hafta meydana gelen ve çocukların , kadınların , masum sivillerin katledildiği zalim bir terör eylemi  meydana geldi. Süreci doğru analiz edecek olursak sadece tek başına , HAMAS’ın yaptığına terör eylemi dersek büyük haksızlık yapmış oluruz.

Çünkü İsrail’in de yaptığı ve yıllar boyu süren işgalci politikaları , çoluk çocuk demeden hunharca katlettiği siviller , bombalamalar , psikolojik baskıları da göz önüne alacak olursak  bu duruma da kelimenin tam anlamıyla DEVLET TERÖRÜ diyebiliriz.

Şimdi buraya kadar süregelen olayları dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Ancak asıl altını çizmemiz gereken ya da başka bir değiş ile büyük resmin önemli bir parçasını atlıyoruz.

İsrail ortadoğunun göbeğinde gerek dünya üzerindeki zengin vatandaşları , gerek teknolojik anlamda ülkenin korunması ile ilgili sahip oldukları teknolojik yatırımları ile gerekse de istihbarat örgütleri MOSSAD’ın sahaya hakimiyetleri sayesinde Dünya’nın lider ülkelerinin başında geliyor.

Sahip oldukları teknolojiler o kadar ileri seviyede ki , Gazze’de yaşayan her bir Filistinli vatandaşın attığı her adımı bilmek bir yana , aldıkları nefesi dahi kontrol edebiliyorlar.

Peki böyle bir teknolojiye ve güvenlik duvarına sahip olan bir ülkeye nasıl oluyor da bir anda yaklaşık  5 bin füze fırlatılıyor , paraşütlerle İsrail topraklarına atlayan  Hamas’a ait guruplar sınır ötesine geçip yüzlerce insanı katledip bir kısmını da rehin alarak kaçırıyor..???

Burnuma kötü kokular geliyor…!

Belki bazılarınız bu yaklaşımıma “KOMPLO TEORİSİ” deseniz de , ben yine de bu kötü kokuları az çok tahmin edebiliyorum.

Bu meydana gelen çatışma ortamını sadece İsrail ve Hamas üzerinden değerlendirirsek büyük bir hata yapmış olacağımızın altını çizmek istiyorum.

Başka bir değiş ile ABD’ye gerçekleştirilen 11 Eylül saldırıları sonrasında hangi sonuçlar meydana çıktıysa , 7 Ekim saldırıları ile de benzer bir takım sonuçları beklemeye başlamanızı öneririm.

Bölgenin dominant ülkelerinden birisi olan İran’ı , Suriye’ye benzetme operasyonunun ilk senaryosunun gösterime girdiğini düşünüyorum.

Umarım ben yanılıyorumdur ancak bu senaryonun ilerleyen safhalarında Türkiye’nin de sırada olduğunu düşünüyorum.

Değerli okurlar , Türkiye’nin başına ilmek ilmek dokunmak sureti ile çok güzel bir çorap örülüyor. Bununla birlikte , iktidarın İsrail-Filistin gerilimi ile ilgili izlediği itidal odaklı izlediği politikanın doğru olduğunu düşünüyorum. Ancak bu olumlu politikayı ne kadar daha sürdürebilir emin değilim.

Sonuç olarak , her türlü terörist eylemlerinin karşısında olmakla beraber , “BAŞIMIZA ÖRÜLEN ÇORAP”  ın da farkında olmanız dileği ile…!!!!