Mehmet Ağa sözlerinin devamında:

-Yerler O’nun, gökler O’nun olduğuna göre gidilecek başka yer var mı?  Lafın kısası, Allah’ın hükmüne teslim olmaktan başka çare var mı? Allah, insanoğluna hükmüne teslimiyeti şart koşmuş.  İnsana teşebbüs için yolları açık tutmuş.

Allah, insana: “Ey insanoğlu verdiklerime şükret! Vereceklerime dua et! Olanlara sabret!  Olacakları da seyret! Ben, bir Rab olarak ölüden diri, diriden ölüyü çıkarırım. Gündüzden geceyi, geceden de gündüzü çıkarırım. Dileyen benim hükmüme razı olmasın!” buyurmuş.

Evlâtlarımızın her biri bize Allah’ın birer emanetidir. Allah’ın emanetlerine sahip çıkmak bizim vazifemizdir. Allah’ın meşru kıldığı yollarla O’nun bize verdiği emanetlere sahip çıkmak mecburiyetindeyiz.

Nazife Gelin ile yetim iki kız çocuğun bundan böyle mesuliyeti daha ağırlaştı. Onlar, Allah’ın bize birer emanetidir. Bu emanetlere sahip çıkmak ya da çıkmamak konusunda Allah bizi imtihan ediyor, olabilir. Bu çocuklar bizim kendi canımızdan ve kanımızdan olma çocuklar. Onlara, anne baba olarak bizler sahip çıkmaz isek ya onlara kimler sahip çıkar? Sahipsize, elbet bir gün sahip çıkan olur. Olurda ne amaçla olur? O küçük iki yetim yavru ile Nazife Gelin’in yüzlerine baktıkça içim yanıyor. Onlar hep gözümün önünde olsunlar istiyorum. Onları, katiyen annelerinden ayırmak istemiyorum. Bu yaşta onların el kapılarına gitmelerine tahammülüm yok! Onların bu yaşta el kapılarına gitmeleri sizin tutumunuza bağlı olacaktır.

Nazife Gelin, henüz çok genç. Onu kim olsa kendisine karı olarak alır. O kocaya vardığında ya o iki yetim sabi çocuğu ben ne yaparım. O yetimler henüz yanlışı doğrudan ayıracak, önlerine konan ekmeği kesip yiyecek, kirlenmiş çamaşırlarını yıkayacak ve yırtık-söküklerini dikecek yaşta bile değiller. Onların hayata hazırlanması lazım! Allah ömür verirse, onlar da büyüyüp bir gün el kapısına varacaklar. Allah nasip ederse, onlar da her genç kız gibi telli duvaklı el kapısına gelin olarak varsınlar istiyorum. O yavruların, annelerinin arkasından birer yetim olarak gitmelerini istemiyorum. Onun için Nazife Gelin’in geleceği ile alâkalı düşüncesi ile sizin düşünceniz bizim için çok önemlidir.

Biz, Nazife Gelin’i bırakmak istemiyoruz. Dediğinde, Gül İbik Ali Dede ile Erkek Döndü Nine, Nazife Gelin’in kayınbabasına demişler: “Bak Mehmet, Nazife bize Allah’ın bir emaneti idi. O, bizim kızımızdı. Biz, onu önce Allah’a emanet ettik. Sonra da, size teslim ettik. Oğlun Ahmet’e gelin verdik. Ahmet’in mekânı, cennet olsun!

Bizim bir kızımızın, senin ise iki kızının hayatı söz konusudur. İster doluya koy, isterse boşa… Nazife değil mi ki o yavruların annesi, o iki yetim yavru hayatta sağ oldukça onlarla ilgili tüm kararlar annesi ile size ait. Bu işle ilgili doğruyu yapacağından eminiz. O iki yavru oldukça, biz, Nazife’yi sizden çekip alamayız. Çekip almak doğru da olmaz! Yeterince düşünün. Kararı kendiniz verin. Yeter ki, Nazife’nin gönlünü hoş tutun! Bundan böyle, artık onun bağrı yanıktır. O yetimlere sahip çıkın!

Nazife’nin bir kocası vardı öldü. Allah gani gani rahmet eylesin! Nazife, bir başka kocaya daha varır yine kocası olur. İlk kocasını unutur mu, bilemeyiz!

Ahmet, senin oğlundu öldü. Allah’a olan kulluk borcunu ödemek için Hakk’a yürüdü. Allah ömürlerini versin! Sizin başka oğullarınız daha var. Siz, o oğullarınızla teselli bulabilirsiniz!

O iki yetim yavruların babaları bir daha hiç olmayacak! Ya onlar, babasız ne yapsınlar? Hangi babalığın yanına sığınsınlar! O yavrular, babalıkla teselli bulabilirler mi, ne dersin? O ciğer parelere öncelikle sahip çıkması gerekenler sizlersiniz. Biz, sizin yanınızdayız. Size, zorluk çıkarmayız. Köstek olmayız.  Size, desteğimiz tamdır.

Şu durumda, hâl böyle iken Nazife ile kararları sizden önce biz vermeye kalkışırsak yanlış yapmış oluruz. Keşke demenin sonu perişanlıktır.  Ne yaparsan yap, o iki küçük eksik eteği gözlerinizin önünden ayırmayın!”

            Rahmetli Ahmet’in babası Mehmet Dede, Ali Dede ve Erkek Döndü ile konuştuktan sonra eve döner. Ve Nazife Gelin’e der. Devam edecek!

            Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!