İnternet ortamında GÜVEN nedir diye yazdığınızda , “korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu” ya da “birinin yanında kendini emniyette hissetmek” şeklinde tanımlanır.

İnsan gayri ihtiyari makam , mevkii  ve  yaş olarak yukarıdaki  olana her zaman sırtını dayamak ister.

Düşünün ki , evin babasından ailenin diğer fertleri her zaman babanın sözünü yerine getirmesini beklerler. Eğer günün birinde evin babası verdiği sözü yerine getirmezse ya da getiremezse o evde otorite yer ile yeksan…

Özellikle COVID-19 salgını krizi ile başlayan ve tüm Dünya ile aynı anda Türkiye’de de hissedilen mali durgunluk , özellikle son iki yıldır zirve yapmış durumda.

Bu mali kriz ile başa çıkmak adına mevcut hükümetin aldığı önlemler çerçevesinde , evimizin babası Sn. Erdoğan iddialı bir şekilde Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmeden önce “bu kardeşinize verin yetkiyi , bakın ekonomi nasıl düzeliyor” demişti…

Yetkiyi aldıktan sonra da “onlar anlamaz ben EKONOMİST’im” diyerek yüksek perdeden , benim diyen ekonomistlere hodri meydan demişti.

Hızını alamayıp art arda Hazine ve Maliye Bakanlarını ve Merkez Bankası Başkanlarını değiştirmek sureti ile, sanki insanlara nispet yaparcasına ekonomiden ne kadar iyi anladığı ile ilgili hamleler yapmıştı.

Bu hamleleri yaparken bir taraftan da “Faiz sebep , enflasyon sonuç” diyerek , bütün Dünya faiz arttırırken Sn. Erdoğan faizleri indirmenin enflasyon ile en iyi mücadele olduğunu kamuoyuna her platformda açıklama gayreti içine girmişti.

Tabii bunları yaparken bir taraftan da Siyasal İslam terminolojisinden faydalanmak ve kendi tabanını konsolide etmek adına  “NAS”  kelimesinin ardına sığınarak , izlemiş olduğu ekonomi politikasını da meşrulaştırmaya çalışmıştı…

Sonuç itibarı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın , Merkez Bankası’nın (MB) faiz indirimine ilişkin, “Bir Müslüman olarak  “NAS” lar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu” sözleri ile “NAS” tartışmasına son noktayı koyması sonucu , politika faizinin yüzde 8,5 seviyelerine gelmesiyle piyasalar alev alev yanarken , dolar en yüksek seviyelerini gördü , kendisine oy veren-vermeyen her kim varsa daha da fakirleşti.

Rahmetli Özal zamanında kelime dağarcığımıza yerleşen “ORTA DİREK” kelimesi bu vesile ile yok olup yerine “FAKİR-ZENGİN” kelimeleri yerleşti.

Geldiğimiz noktada , ısrarla bu politikanın yanlış olduğunu savunan “GERÇEK EKONOMİST” lerin ne denli haklı olduğu , Sn.Erdoğan’ın paranın başına 2.kez Mehmet ŞİMŞEK’i getirmesiyle kanıtlanmış oldu.

Peki bu inatlaşmanın zararı kime dokundu.?

Tabii ki her zamanki gibi garibim halkımıza…!

Nice aileler yıkıldı.

Fabrikalar kapandı.

İnsanlar işsiz kaldı.

Canlarına kıyanlar oldu.

En önemlisi bu uygulanan “NAS” merkezli ekonomi politikaları yüzünden artık eskisinden çok daha fakiriz.

Zaten hukuk sistemimizdeki aksaklıklar ve doğru yönetilmeyişimizden ötürü , gelişmiş ülkelerdeki büyük yatırımcılar , ülkemize yatırım yapmaktan kaçındıkları bu süreçte , ellerimizi açmış Arap sermayesinin vereceği 5-10 milyar dolara gözümüzü dikmiş durumdayız.

Çok merak ettiğim bir şey var. Daha önce de aldıkları kararlar , verdikleri destekler !!! nedeniyle ülkeyi kaosa sürükleyenleri destekleyenler, şimdi ekonomi ile ilgili çark edip, aldıkları bu karar ile  “aslında biz şimdiye kadar yanlış yapıyormuşuz” dediklerinde hiç mi kimse kendilerine NAS’ıl yani ? demeyecekler.?

Değerli dostlar , ülkemizin yol göstericisi BİLİM ve AKIL olmalıdır.

Tarih sayfaları bu iki doğrudan uzaklaşarak felakete savrulan örneklerle doludur.

Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Cumhuriyet’imizin kurucusu , büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün , BİLİM ile ilgili sözlerine kulak vermeleri yeterlidir.

Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar. Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her ulus kişisinin kafasına koyacağız. Bilim ve fen için kayıt ve şart yoktur.”