Selahattin Durgut, 1949’da Kütahya doğmuş. İlk,  orta ve liseyi doğduğu kentte okumuş. Lisenin Erkek Sanat Enstitüsü Tesviye bölümünden mezun olmuş. Liseyi müteakip Kütahya Azot Sanayinde işe başlamış. Üniversiteyi İ.D.M.M. Vatan Mühendislik Makine Mühendisliği gece bölümünde okumuş. Bu esnada İst. Ünv. Çapa Tıp Fakültesinde Radyoterapi Teknisyeni olarak çalışmış. Mülga durumdaki Kütahya Y.S.E. Müdürlüğünde de görev yapmış. Tuzla Piyade Okulunda askere alınmış. Askerliğini İzmir Hava Eğitim Komutanlığında ikmal etmiş.

Askerliği sırasında İzmir Alsancak Lisesinde Milli Güvenlik derslerine öğretmen olarak girmiş. Askerlik sonu, çalışma hayatına Kütahya Belediyesinde yeniden başlamış. Oradan bir “KİT” olan Azot Sanayine naklen geçmiş. İlerleyen zamanda Kütahya Dumlupınar Üniversitesine Baş uzaman olarak atanmış. Selahattin Durgut, devletin yukarıda belirttiğim kurum ve kuruluşlarında çeşitli görevlerde bulunmuş. Çalışma hayatının ekseriyeti yöneticilik kademelerinde geçmiş. Özellikle mezuniyetine uygun Baş Mühendislik ve Şube Müdürlüğü gibi teknik işlevli kadrolarda vazifelendirilmiş.

Selahattin Durgut, doğduğu Kütahya’da büyümüş, okumuş ve çalışmış. O, aynı zamanda Eskişehirli addedilebilir. Yılın pek çok günü Eskişehir’de bulunur. Üç kız evladından biri Eskişehir’in güzide göz doktorlarından. Doktor evladı uzun yıllardır Eskişehir’e hizmet vermekte. Diğer iki kızından biri öğretmen, biri de mühendistir. O, topluma faydalı şahsiyetler yetiştirmiş münevver, mükerrem, mümeyyiz ve mümtaz bir insan.

Değerli Durgut, üniversite öğrenciliğinde bir anısını: “Sınavlarımız, farklı günlerde olurdu. İlk sınava giderken yolda pejmürde biri, birden: “Bana, yirmi beş kuruş versene.” dedi. Dedim, git işine. Biraz ileride aynı kişi aynı ifade ile: “Bana, yirmi beş kuruş versene.” dedi. Dedim, git işine.  Otobüs durağında tam otobüse bineceğim sıra o kişi: “Bana, yirmi beş kuruş versene.” dedi. Yine, git işine dedim. “Sen, bu sınavdan kalacaksın!” demez mi. O sınavdan kaldım. Bir başka gün arkadaşımla sınava gidiyorduk. Bu pejmürde adam yine çıktı karşıma. Doğrudan bana “Yirmi beş kuruş versene.” dedi. Ben, para vermeye hazırlanırken arkadaşım kendisine para uzattı. “Ben, senden değil ondan istedim.” dedi ve arkadaşın parasını almadı. Kendisine biraz fazla para vermek istedim. Dedi ki: “Ben, yirmi beş kuruş istiyorum.” deyip o kadar aldı. Parayı aldı ve dedi. Hadi git. Bütün sınavlarından geçtin” ve öteki sınavlarımın tamamından geçtim.” diye, anlattı.      

Sözü geçen bazı kavramları açılım ki, doğru anlaşılsınlar. Mülga kelimesi kaldırılan, kapatılan anlamındadır. “Y.S.E.” nin açılımı yol, su, elektrik işleri yapımı. Bir zamanlar köylere hizmet bağlamında Y.S.E adlı bir kamu kuruluş vardı. Bazı kamu kurum ve kuruluşların yapılanması nedeniyle tüzel kişilikleri kaldırılarak Köy Hizmetleri Kuruluşunun bünyesine katıldı. Sonraları Köy Hizmetleri de, İl Özel İdarelerine devredildi. Büyükşehir kapsamlı illerde İl Özel İdarelerinin işlevleri Büyükşehir Belediyelerine tevdi adildi. İ.D.M.M. A. ise İstanbul Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi bir lisans okulu idi. Artık onlar Mühendislik Fakülteleri adıyla anılıyorlar. KİT’in açılımı; Kamu İktisadi Teşekkülüdür. KİT’ler iktisadi fonksiyonlu kuruluşlardır. Bu kuruluşlar Devlet adına ticari işlem icra ederler. Kuruluş maksatları kârlılıktan ziyade üretici ile tüketici arasındaki haksız rekabeti önleyici denge unsuru teşekküllerdir.

İnsanın ilerleyiş ya da gerileyişi kendi seçeneğine göredir. Hayat, realite ve hayalden ibarettir. İnsanı yüceliklere de, süfliliklere sürükleyen kendi aklıdır. Kötülükle iyilik arasındaki seçim akılladır. Her şeyin bir hakikati vardır. Hakikat küre gibidir. Kürenin neresine parmak konulursa konulsun kürenin merkezi orasıdır. Herkes kendi şakilesince iş, işler. Şakile, yaradılış manasınadır. İsra suresi ayet 84’de Allah: “De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbimiz doğru yolda olanı daha iyi bilir.” buyuruyor.

Hacı Selahattin Durgut, yaratılış gayesine uygun yaşam çizgisinde yürümesini bilmiş. Mana ve madde planında, hayat şakulünü ekseninde düzgün tutmuş. Kendisini ile aile efradını dünyevi ve uhrevi koşulların refahına uygun hazırlamış. İş hayatındaki başarılı ataklarıyla pek çok insana örnek olmuş. Dürüstlükten taviz vermemiş. Bürokrasi görevlerindeki sebat, sadakat ve liyakate azimle sahip olmuş.  Feraset ve dirayeti elden düşürmemiş.   Sosyal çevrede itibar görmüş. 29.04.2009’da emekli olmuş. Emekliliği kendisine, sevdiklerine ve sevenlerine hayırlı olsun.

Hacı Selahattin Durgut ve değerli eşi, hacı arkadaşlarımız. Hacı arkadaşlığımız aile dostluğuna dönüştü. 2011’de Hac da, tanıştık. Mekke’deki El-Hayat Otelinde oda komşusu idik… Hac dönüşü, Kütahyalı hacı arkadaşlar gezeklere eşimle beni de davet ettiler. Yaklaşık on yıl devam eden gezek günlerine “Korona” nedeniyle ara vermek zorunda kaldık. İnşallah, Mevla’m sağlıklı günleri yine nasip eder. Korana illetinden bir an evvel tüm insanlığı kurtarır.

Selahattin Durgut, devlet hizmetinde adil davranışla yerinde yetkin olmayı başarmış. Bürokrasi kültürü her insanda maya tutmaz. Devlet terbiyesi herkese yakışmaz. Selahattin Durgut, milli kültürünü bürokratik kültürle zenginleştirmiş. Terbiye kaynaklı eylem ve söylemleri kendisini parmakla gösterilir şahsiyet yapmış. Devlet hizmeti basiretli, ferasetli, dirayetli ve liyakatli kişilerle amacına ulaşır. Temsilde hata olmaz, derler. Hz. Süleyman peygamberliği ile beraber hükümdarlık yapmış. Günün birinde Hz. Süleyman’a sivrisineğin teki rüzgârı: “Rüzgâr, bana zarar veriyor.” diye dava etmiş. Hz. Süleyman’ın feraset, basiret, dirayet ve liyakatli cevabı tüm insanlığa şamil bir cevaptır. Sivrisineğe cevabında Hz. Süleyman: “Getir rüzgârı, sizin davanızı görelim.” demiş.  Devlet görevliliği böyle bir akıl icap ettirir.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ - 18 KASIM 2021 / Milli irade