Zaman zaman Eskişehir’in sanayi olmadığı yönünde söylemler duyuyorum. Açıkçası bu cümleleri her duyduğumda durup düşünmek gerekiyor. Eskişehir Sanayi Odası’nın yayımladığı “Ekonomik Beklenti Raporu – 2026”ya göre Eskişehir sanayisi, kentin gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 44’ünü tek başına oluşturuyor. Daha da çarpıcısı, her üç aileden birinin geçimi doğrudan sanayi sayesinde sağlanıyor. Bu rakamlar, yoruma açık değil. Bu tablo, tartışmaya da pek yer bırakmıyor.

Karşılaştırma yapmak gerekirse… Sanayi denince akla ilk gelen şehirlerden biri olan Kocaeli’nde sanayinin GSYİH içindeki payı yüzde 41 civarında. Yani Eskişehir, “sanayi kenti” olduğu konusunda kimsenin şüphe duymadığı Kocaeli’nden bile daha yüksek bir orana sahip. O halde asıl soruyu sormak gerekiyor: Biz neden hâlâ Eskişehir’in sanayi kimliğini yeterince konuşmuyoruz?

ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş’ın raporla ilgili yaptığı değerlendirmeler, bu sorunun cevabını da içinde barındırıyor. 267 firmanın katılımıyla hazırlanan rapor, sanayicinin sahadaki gerçek durumunu tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Yüksek enflasyon, finansmana erişimde yaşanan zorluklar, artan girdi maliyetleri ve öngörülebilirliğin azalması… Bunlar bugün Türkiye’nin genel sorunları olduğu kadar Eskişehir sanayisinin de önündeki temel engeller.

Bu nedenle birçok firmanın 2026 yılı için “mevcudu koruma” hedefi koyması şaşırtıcı değil. Zaten içinde bulunduğumuz ekonomik iklimde, ayakta kalabilmek bile başlı başına bir başarı haline gelmiş durumda. Ancak tam da bu noktada Eskişehir sanayisinin ne kadar dirençli bir yapı olduğunu görmek gerekiyor. 9 milyar dolarlık ciro, 4,5 milyar dolarlık ihracat ve 100 bine yakın istihdam… Bunlar kolay elde edilen rakamlar değil. Bu şehirde üretim, tüm zorluklara rağmen sürüyor.

Beni asıl umutlandıran kısım ise raporda yer alan bir başka detay oldu. Bazı firmaların dijital dönüşüm, verimlilik, Ar-Ge ve yeşil dönüşüm gibi alanlara yatırım planlaması yapıyor olması… Ekonomik baskıların bu kadar yoğun olduğu bir dönemde geleceği düşünmek, sanayicinin vizyonunu da ortaya koyuyor. Bugünü kurtarmaya çalışırken yarını tamamen göz ardı etmeyen bir sanayi yapısı, Eskişehir’in en büyük avantajlarından biri.

Elbette sorunlar yok mu? Var. Hem de ciddi sorunlar. Trafik, çevre yolu eksikliği, konut maliyetleri, uçuş seferlerinin yetersizliği, sanayi arazilerinin pahalılığı… Bunların her biri sanayinin gelişimini ve kentin yaşam kalitesini doğrudan etkiliyor. Bu noktada sanayicinin yalnız bırakılmaması gerekiyor. Yerel yönetimler, merkezi idare ve tüm paydaşlar, Eskişehir’in üretim gücünü destekleyecek adımları birlikte atmak zorunda.

Şunu açıkça söylemek gerekir: Eskişehir’in potansiyeli büyük. Ancak potansiyel, kendi kendine değere dönüşmüyor. Altyapıyla, ulaşım yatırımlarıyla, planlı sanayi alanlarıyla ve yaşam kalitesini artıracak hamlelerle desteklenmesi gerekiyor. Sanayi sadece bacadan çıkan duman değildir; istihdamdır, ihracattır, refahtır.

Sonuç olarak, 2026 yılı belirsizliklerle dolu bir yıl olacak gibi görünüyor. Riskler yüksek ama fırsatlar da hâlâ masada. Eskişehir sanayisi, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu kentin lokomotifi olmaya devam edecek. Yeter ki biz, elimizdeki gücün farkına varalım. Üreteni görmezden gelmeden, sanayiyi küçümsemeden, aksine sahip çıkarak…

Çünkü Eskişehir, sandığımızdan çok daha fazla bir sanayi kentidir. Ve bu gerçeği artık daha yüksek sesle söylemenin zamanı gelmiştir.