Önceki yazının devamında: -Siz kediler, yavrularınızı terk edip kaçar mısınız? Anne ve babalarınıza vefasızlık eder misiniz? Diyerek, kavgacı kedilere sordum.

Beyaz kedi, dedi:

-Biz, erkek kediyiz. Bizim “Kedi kanununa” göre yavrulara bakmak baba kedinin değil, anne kedinin görevidir. Biz, erkek kediyiz! Deyince, kendisine dedim:

-Bak sen, şu vicdansıza! Sende de mi, vicdan-merhamet yok! Babası olduğun yavrularınla niçin ilgilenmiyorsun? Onları tehlikelere karşı koruyup kollamıyorsun?  Bakımlarını sağlamıyorsun? Eğitip geleceğe hazırlamıyorsun?

Bir baba olarak yavrularına karşı sevgili ve şefkatli olacaksın. Bir evlat olarak da atalarına karşı saygılı ve merhametli olacaksın. Davut Peygamberin Allah’a yalvarıp yakarmasında Allah’a dedi:

-Allah’ım, ana ve babasına iyilik edenlerin mükâfatı ne olur? Buna karşılık Allah şöyle buyurdu:

-O kişiyi, Ben Cennete koyarım. Razı oluncaya kadar da ona mükâfat veririm. Hz. Davut dedi:

-Allah’ım ana babasına asi olanın cezası nedir? Allah buyurdu:

-O kişinin cezası Cehenneme atılmaktır.

Bir gün olur, yürüyen ayakların yürümez olur. Söyleyen dillerin söylemez olur. Bir zaman gelir, ağlamaya dahi gücün yetmez olur. Vefalı ol ki, vefa göresin. Merhametli ol ki, merhamet bulasın.

Beyaz kedi, dedi:

-Siz insanlar, biz kedileri yeterince anlamıyorsunuz? Bizim yaşam koşullarımız Allah’ın belirlediği çizgide seyreder. Bizi, yaradan Allah böyle yaratmış. Bir kedi yavrusu kendi hayatını kendisi idame ettirinceye kadar o yavru, anne kedinin himayesindedir. Biz kedilerin babalığı ve anneliği siz insanların yaşantısından farklıdır. Biz kedilerde, ata-evlat ilişkisi siz insanlardaki gibi değildir. 

Onlara dedim:

-Siz, insanları sorgulamayı bırakın da niçin kavga ettiğinizi anlatın!

Beyaz kedi dedi:

-O kedi anlatsın! O suçunu iyi biliyor.

-İyi de, niçin kavga ettiğinizi biriniz bana anlatsın? Anlatsın ki, aranızdaki sorunu çözelim. Anlatmadığınız meseleyi ben ne bileyim. Bilinmeyen sorun nasıl çözülür?

Kara kedi, yutkundu ve dedi:

-Bu mıntıka bana ait! Bu kedi, benim mıntıkama tecavüz etmesin! Benim mıntıkamda külhanbeyi gibi dolaşmasın! Bu bölgeyi terk etsin! Dediğinde, beyaz kedi hemen söze girdi:

-Aaaa! Ne diyor bu? Kim, kimi, kimin mıntıkasından kovuyor? Bu mıntıka bana ait. Bu kara kedi buraya sonradan geldi. O, buraya gelmeden önce ben burada idim. Bu mıntıkayı asıl terk etmesi gereken kendisidir. İnsanlar arasında bir deyim vardır. “Dağdan gelip bağdakini kovuyor.” diye.

-Durun, durun! Anlatacaklarınızı, bana sakin sakin anlatın bakayım. Bir kere konuşurken tek tek konuşun. Her ağızdan birden söz çıkmasın!  Önce, aranızdaki mıntıka konusunu bana güzelce anlatın. Nedir, bu mıntıka meselesi? Bu şekilde sorunca, kara kedi dedi:

-Her yıl mart ayı yaklaştığında biz erkek kediler sınırlarımızı çizeriz. Kendi hudutlarımızı belirleriz. Kimse kimsenin mıntıkasında eşelenemez ve eylenemez. Hiçbir kedi, kendi mıntıkasında bir başka kedinin efelenmesini istemez. O dönemde, o mıntıka kime ait ise oranın hükümranlığı o erkek kediye aittir. Biz, mıntıka paylaşımını neslimizin devamı ve selameti için yaparız.

Kara kedinin bu sözleri üzerine beyaz kediye dedim:

-Bu kedinin söyledikleri doğru mu? Onun bu sözleri üzerine söyleyeceğin var mı? D. var!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!