Birkaç gün önce kütüphanemdeki kitapları elden geçirirken “Körduman” gözüme çarptı. Bu romanı okuyalı, kırk yılı aşkın zaman geçti. Bu romanı lisede öğrenci olduğum yıllarda okumuştum. Bu kez satır aralarını da dikkatle okumaya çalıştım. Körduman’da, o dönemin Orta Anadolu’daki köy yaşamı canlandırılmaya çalışılmış. Körduman adlı roman kitabının yazarı Kemal Tahir, Türk romancılığının önemli yazarlarından birisidir.

Körduman, ilk baskıya 1957 yılında girmiş ve Türk yayın hayatına kazandırılmıştır. Körduman adlı romanın yazımındaki kelimeler özenle irdelenmeli. Romanda mahalli dilin yanında dil kurallarına uyulduğu yerlerin çoğunlukta olduğunu söylemek mümkün. Yazar, Körduman’da 1950’li yılların Orta Anadolu’daki köy yaşantısını hayali olarak dile getirmeye çalışmış. Bu romanın köy yaşamındaki realiteden ziyade hayali ürüne dayalı yazıldığı görülmektedir. Romanın senaryosu Çankırı’nın Ilgaz’a yakın Yamören köyünde geçmektedir.

Romanda yazım hatalarından öte teknik hatalara değinmekte fayda var. Örneğin gayri ahlaki ilişkiye giren bir insanın, gayri ahlaki ilişkide olduğu kadına “abla” diyecek kadar hitap dikkatsizliği bu konuya ciddi bir örnektir. Köy yaşamının çeşitlerinden söz ederken tiftik ile koyun arasındaki bağıntıyı özenle ayırmalı idi. Üzüm, incir, leblebi, süt, cep aynası, çakı, kilit, sigara ve Ankara kokusu gibi nesnelerden tekrar tekrar söz etmesi ve onlardan başka şeylerin romanda pek kullanılmaması köy yaşamına dar zaviyeden hayali bakışın bir ölçüsü olduğu görülüyor. Romanın adı olan “Körduman” da yine kirli bir ilişkinin yaşandığı günün hava şartlarından esinlenildiği anlaşılmaktadır. Anadolu köylüsünün temel değerleri ele alınmış.

Ünlü Rus yazar Aleks Tolstoy’un “Ev Sahibesi” adlı kitabında Rusların Alman Harbine gittiğinde geride kalan baronların ve ağababaların genç kızların iffet ve namuslarıyla oynamalarını Rus yazar çok onur kırıcı olduğunu dile getiriyor. Diğer yandan Yeni İtalyan edebiyatı yazarlarından Curzio Malaperte’nin İtalya’yı Alman işgalinde, Alman askerlerince İtalyan kız ve kadınların sefil duruma düşürülmeleri kanıma dokunuyor diyor. Kemal Tahir’in Körduman’da, erkeklerin kendi karısı da olsa kadınlara “rezil, kepaze, orospu, kahpe, tavuk, köpek, kısrak vb.” aşağılayıcı hitapları sıradanmış ya da iltifatmış gibi kullanılması Türk kadını ve Türk köylüsü adına esef verici bir tutum. Öte yandan Türk köylüsünün dar görüşlü, geri kafalı, cahil, görgüsüz, gayri ahlaki ve hurafelerle iç içe özdeşleştirilerek takdim edilmesi de ilginçtir.

Köylünün şehirliye karşı, karşı tavır koyması gibi garip bir senaryonun sergilenmesi önemsenmeyecek konu değil. Şehirlinin köylüye tepeden bakılır havasının verilme gayreti de Atatürk’ün “Köylü, şehirlinin efendisidir.” söylemiyle ne denli çeliştiğini ortaya koymaktadır. Erkek ya da kadın olsun Türk köylüsün iffet ve namusuna verdiği değer göz ardı edilemez. Bırakın geçmişi günümüzdeki kavga ve cinayetlerin pek çoğunun temelinde bile ar ve namus meselesi vardır.

İnsanları sigaraya teşvik olağanın dışında bir hâl almış. Fuhuş, yalan, iftira, hırsızlık, yalancı şahitlik gibi gayri ahlaki davranışlar meziyetmiş gibi gösterilmiş. Köy halkının geçim şekline değinildiği kadar köy halkının dini değerlerine de yer verilmiş.  Dini değerlerin gayri ahlaki ilişkilerde bile istismar ve suiistimal edildiği ilgi çekiyor. Yaklaşık elli hanelik bir köyde, erkeklerin anaları hariç diğer kadınlara bakış ve tavırları canlandırılmış. Bu canlandırmada, kadına karşı itibari durum gösterilmeden aşağılayıcı ve alaycı hitaplar argo biçimde kullanılmış. Kadın ile köylünün nasıl aşağılandığı görülmektedir. On iki ya da on üçüne henüz ayak basan kız çocukların evlilik adına erkeklerin kucağına hangi düşüncelerle atılmaya çalışıldığı işin bir başka enteresan yönü. Bu durumun, itibar kaybı düşüncesiyle kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü çağın vahşetinden farkı nedir? Sorusu akla geliyor.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!