İnsanları birbirinden ayıran özelliklerin başında fiziki ve fikri yapılar gelir. Bazıları fıtrat itibariyle iyi işler yapıp güzel söylerler. Bazıları da fena iş ve kem sözle başkalarına musallat olurlar. Öyleleri de vardır ki, dış görüntüleri başka hâlleri daha başkadır. Bir kısmında ahlaki değerler insani kaliteyi artırırken bir kısmında da dibe vurur. Daha öz ifadeyle ahlaki değerler, fikri yapının hayata geçiriliş tarzıdır. Kasas suresinde: “Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez.” buyruğu, bütün zamanların değişmez evrensel kuralıdır. Bu kuralın ihlali kavga ve dava nedenidir.

 

Günümüz sorunlarından birisi de, melanetleri ahlaki değerlerden ayıramamak. İyiliği kötülüğe, kötülüğü iyiliğe karıştırmak... Hakla haksızlık, helalle haram, hasetle gıpta, kibirle tevazuu, iftira ile ihbar arasındaki farkı anlamamak ya gaflet ya da dalâlettir. Basiret, feraset ve dirayet zayıfladıkça gaflet veya dalâlet can bulur.  Misâlen kuzu postuna bürünmüş kurtların aldatma, zorba ve hilelerine meziyetmiş gibi taltif göstermek ya gaflet ya da dalâlettir. Böyle anlayışlı toplumlarda ahlaki yapı çökmeye mahkûmdur. Kur’an’ın Şura suresinde: “Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir…”  buyuruyor. Ahlaki çöküntüde güven ve hoş görü anlayışı mumla aranır hâle gelir.

 

İbn Kesir’in 5950’inci sayfasında bir kısım hayvan vasıfları: Bazı hayvanlar sakin tabiatlıdır, sığırlar gibi. Bazıları da sert yapılı ve çok sinirlidirler, kara domuzu gibi. Bazılarının hareket tarzı sinsidir, yılan gibi. Aslan gibi cesur ve güçlü olanalar da vardır. Kurt, güçlüdür ama kurnaz ve vahşidir. Tavus kuşu, kıskanç ve gururludur biçiminde pek çok hayvanın tarif ve tasviri yapılmış. Mecazen kurt ile kuzularla ilgili bir hikâye anlatalım. Bir kurt, günün birinde bir ağıl görür. Etrafı kolaçan eder.  Ağılda çoban ile köpeklerinin almadığını tespit eder. O an, ağıldan gelen kuzu sesleri duyar.

 

Kurt, kuzuların bölümüne gelip kapıyı tıklatır. İçeriden kuzular: “Kim var, orada?” diye sorarlar. Kurt: “Yavrularım ben, sizin annenizim. Siz, orada olmadan otlamak istemedim. Orada çeşit çeşit bitkiler, çiçekler ve pırıl pırıl akan sular var. Sizi, oraya götürmeye geldim. Kapıyı açın dediğinde, kuzular: “Sen, bizim annemiz olamazsın. Bizim annemizi çoban götürdü.” dediklerinde, kurt: “Ah yavrularım,  siz daha neyin ne olduğunu anlamayacak yaştasınız. O çoban, çok fena bir insan. İşine geleni yaylıma götürüyor. Sizi de buraya hapsediyor. Bilin ki, o çoban ile köpekleri sizin düşmanlarınızdır. Onlardan uzak durun.” der. Kuzular: “Sen bizim annemiz değilsin. Annemizin sesi incedir. Senin sesin kalın. Biz, sana inanmadık.” demeleri üzerine kurt, kuzuları kandıramayacağını anlar ve oradan uzaklaşır.

 

Bir müddet sonra kurt, kuzuların yanına tekrar gelir. Bu kez, sesini incelterek kuzulara seslenir. Kuzular: “Sen, bizim annemiz olamazsın.” dediklerinde, kurt önceki sözlerini sesini incelterek tekrar eder. Kuzular: “Sen, hilebazlık yapıyorsun. Annemiz dürüsttür.” derler.  Kurt: “Olur mu hiç… Ben de dürüstüm. Oldukça da merhametliyim.” sözü üzerine, kuzular: “Sesin ince ama sözlerin öncekilerin aynısı. Sen, bizi tuzağa düşürmek için kurnazlık yapıyorsun. Asla, sana inanmayacağız.” derler ve kurttun vahşetinden kurtulurlar. Hayvanlar, tehlikeyi içgüdüsel sezdiği hâlde insan aklıyla niçin riski fark edemesin? İnsanın hayvandan farkı, akli yapısıdır. Toplumsal huzuru bozmak için hayat suyunu bulandıranı tespit basiret ve ferasettir. Basiret ve feraset aklın işidir. Kuzu postu bürünmüş kurtlara tavır koymaksa dirayettir.

 

Kavgalı ve davalı duruma düşmemek için Allah, insanlara Şu’ara ile Şura surelerinde: “Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın… Doğru terazi ile tartın… İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin.  Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın… Size, dünyalık ne verilmişse, dünya hayatının geçimliğidir... Büyük günahlar ve çirkin işlerden kaçınanlar öfkelerini yenenlerdir… Kötülüğün karşılığı kötülüktür ama kim affeder ve arayı düzeltirse onun mükâfatı Allah’a aittir. O, zalimleri sevmez. Zulme uğradıktan sonra hakkını alan kimseye vebal yoktur… Ceza, insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapanlaradır…” buyuruyor. Fiziki tartının yanında vicdani ölçüm ve tartı daha da önemlidir. Bir değeri başkalarından alırken size nasıl verilmesini istiyorsanız siz de, aynı nitel ve nicelle verin. Esas ölçü aklın vicdanda tarttığı ölçüdür. Aklın vicdanlı olduğu yerde kavga ve dava olur mu?

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!