Yine bir gün daha batmak üzere… Zaman akıllı ve mutedil olmak zamanı…  Söz konusu itidal ve akıl olunca hile, kavga ve karamsarlık niye? Aklın işi barış, hoşgörü ile uzlaşıdır.  Her yerde, her zamanda güvenli ve huzurlu yaşam için itidalli akıl önemli olmuştur. Barış ve huzurun ana unsuru güven, adalet, hoşgörü ve uzlaşı kültürüdür. Barış, güven ve huzurun dayanağı adalet, hoşgörü ile uzlaşı kültür anlayışı olmayan toplumlarda yaşam yaban ve yavandır.

 

Evrensel değerlerle bağdaşamayan insan, yabandır. Davranış biçimleri yerelden genele, genelden yerele de olsa evrensel değerlerle buluşup kaynaşmadıkça yavan kalır. Hangi değerler olursa olsun ilahi ölçülerle beslenmedikçe evrensellik kazanamaz. Yerelden genele, genelden yerele bütün değerler, toplumsal barış ve uzlaşı kültürünün özünü teşkil ederler. Toplumsal huzuru bozanların başında cehalet, gaflet, haset, gıybet, terör, anarşi ve mafya gibi unsurlar gelir. Terör, anarşi, maganda ve mafya vb. illegal faaliyetler toplumlarda panik, kargaşa, tedhiş ve infial türü korku oluştururlar. Bu unsurların eylem ve söylemleri kötülük içeriklidir. Amaçları, toplumsal çöküşü körüklemektir. İnsani değerlere itibar etmezler.

 

Cehalet ve gaflet insanları duyarsızlaştırıyor. Özünde kötülük olan her şey, insan haklarına aykırıdır. Başkasına ait bir malın meşru olmayan yolla ele geçirilmesi kanunen suçtur.  Dinen de, haram. İslam anlayışında haram eylem ve söylemler günahtır. Bir başkasına ait bir hakkı sahibinin rızası dışında ele geçirmek hak gaspıdır. Amentü akidesinde kötülük içeren eylem ve söylemler Allah’ın sevmediği davranışlardır. Allah’ın sevmediği her kötü tutum ve davranış mutlak hükümle günah olarak addedilir. Günahlar, Allah’ın yapılmasını istemediği hareketlerdir. Günah, kötülük demektir. Medeni bir insan başkasına kötülük yapamaz. Zarar veremez. Kötülüklerin yaygın olduğu toplumlarda barış, huzur, güven, hoşgörü ve uzlaşı itibar görmeyen değerler haline getirilmiştir.

 

Tüm zamanlarda insanlığın arayışı hep, barış, uzlaşı, güven, hoşgörü, sevgi, adalet ve huzur olmuştur. İslâm’ın amacı, insanlığa iki dünya huzuru yaşatmaktır. İnsanı, dünya ve ahiret mutluluğuna eriştirmektir. İslam’ın insandan isteği barış, adalet, güven, sevgi, hoşgörü, huzur ve uzlaşı kültürüyle yaşamasıdır. Zulüm ve kötülüğü ortadan kaldıracak anlayışı yaşatmaktır. İslam’ın en önemli özelliği can, akıl, mal, inanç ve nesil güvenliğini sağlamaktır. Kur’an ve Peygamber’in sünnetiyle eğitim; insanları fert ve toplum olarak olgunlaştırır. Allah, Kur’an’ın Ankebut suresinde: “Gerçekten namaz, her türlü fuhuş ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı zikretmek, elbet en büyük ibadettir.” buyuruyor.

 

İslam’ın beş esasının her birinde itaat, itibar, barış, dayanışma, kaynaşma, hoşgörü ve uzlaşı vardır. Tarih boyu insanlığın sorunlarından birisi de toplumsal barış, uzlaşı ve huzurdur. Toplumsal barış ve huzur sorunu farklı inançlardan, ırksal yapıdan, ekonomik etken ve çıkar çatışmasından kaynaklanmaktadır. Bir kısım insan hakikatin yanında yer alırken bir kısım da hakikatin karşısında durmaktadır.

 

İslam’da, yapılması ya da yapılmaması kötü olan hâller vardır. Kötü olan hâllerin yapılması günahtır. Kötü olan hâller söz, fiil, bakış, dinleme ve düşünce biçiminde olabilir. Kötü hallerin hangisi söylem veya eylem biçiminde olursa olsun bir başkasına zarar verir hale geldiğinde; İslâm’a göre suçtur. Amentü inancında kötülük yapan, mutlak surette cezasını görecektir. Kul hakkı demek, insan hakkı demektir. İnsan hakkı denince, eskiler: “Akan sular durur.” derlerdi. İslam Peygamber’i: “Müslüman öyle bir kişidir ki elinden, dilinden ve her hâlinden başkalarının emin olduğu kişidir. Müslüman, başkalarına zararı dokunmayan kimsedir.” Müslüman başkalarının canına, aklına, malına, inancına, nesline, ırz ve iffetine zarar vermeyen kişidir.

 

Mutlak hüküm sahibi Nahl suresi 15.16.17.18,19 ve 23 ’üncü ayetlerde: “Yeryüzünün sizi sarsmaması için sağlam dağlar, yolunuzu kolay bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler var etti. İnsanlar, yıldızlarla da yollarını bulurlar… Yaratan, yaratmayan gibi olur mu, bunu düşünmez misiniz? …Allah’ın size olan nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. Allah, bağışlayan ve çok merhamet edendir.  Allah, gizlediğiniz ile açığa vurduğunuzu da bilir… O, büyüklük taslayanları hiç sevmez.” buyuruyor.

 

Gönülleri nakkaş sanatı ile işleyen İslam’da bir prensip vardır. O prensip başkalarını incitmemek ve başkalarından incinmemektir.  İslam’ın ana prensibi sevgiyi işlemek ve adaleti işletmektir. Allah’ın sevgisini her şeyin üzerinde tutmaktır. Yapılması istenen tutum ve davranışların sevgi ve adaletle yapılması sevaptır. Sevap, Allah tarafından iyiliğe karşı verilen mükâfattır. Sevap kapsamında karşılıklı iyilikler vardır. Doğru ve güzel hâllerin yapılması bir iyiliktir. Başkasına iyilik yapan aslında kendisine iyilik yapmıştır. Yaptığı iyiliğe karşılık Rabbi tarafından iyilik görecektir. Ölçüsünü ancak Allah’ın bildiği sevap verilecektir.

 

İslâm, insanı iyilik yapmakla mükellef tutuyor. Kötülük yapanı da sorumlu tutuyor. İnsanların bazısına iyi ve ne yazık ki bazısına da kötü haller yakışır.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!