2020’de başlayan pandemi ve daha pandeminin etkileri geçmeden baş gösteren ekonomik bunalım, toplumun tüm kesimlerini hem sosyal hem ekonomik hem de psikolojik olarak olumsuz anlamda etkiledi.

*

Esnaf kan ağlıyor, bazıları battı, bazıları direniyor.

*

Sanayiciler geleceği göremiyorlar, ellerinden geldiğince tedbir alarak günü kurtarmaya, zor süreci en az hasarla atlatmaya çalışıyorlar; dahası, bazı sanayiciler tasfiye kararı alıyor, bazıları tabelalarını değiştirme yoluna gidiyor, bir kısmı ise konkordato ilan ediyor!

*

“Ekilmedik bir karış toprak kalmayacak” deniyor ancak gelin görün ki, çiftçi, üretimden vazgeçmek suretiyle elinde avucunda ne varsa satıyor, birikmiş borunu ödüyor.

*

Süt üreticisi, süt ineğini kesime göndererek çarkı döndürmeye çalışıyor. Buna dahi imkanı olmayanlar süt ineklerini toptan kesime gönderiyor ve yıllardır ekmek yedikleri işlerini bırakıyorlar. Öyle ki, süt diyarı dediğimiz Beylikova’da süt üretiminden vazgeçilmiş durumda, ahali sütünü marketten alıyor! Beylikova Süt OSB’de hareket var mı diye sorarsanız, elbette yok! Hayalet bir OSB durumunda; zira korku türünde sinema için film platosu olarak değerlendirilebilir.

*

İşçi, aldığı maaşı yetiremiyor; bu anlamda yurt genelinde fabrikalarda protestolar başladı. Yakın örneği ise Atışkan Alçı Fabrikası ile Yasin Çakır Un Fabrikası’nda yaşanan olaylar. Benzer eylemlerin başka fabrikalara da sıçrayacağı öngörülüyor.  

*

Tuzu kuru denen memur, tek başına yaşıyorsa ay sonunu başa baş getirdiğinde şükrediyor. Ama aile kurduysa ve eve en az bir memur maaşı daha girmiyorsa, çözümü kredi kartını kullanmakta buluyor. Kartı şişince de ne yapacağını bilemiyor.

*

Asgari ücretlinin halini anlatmama gerek yok diye düşünüyorum. Kayıtlı olduğu işin dışında ek iş yaparak yaşamını idame ettirmeye çalışıyor. Ay sonuna kadar karnı doyuyorsa ne ala.

*

Asgari ücret dahi alamayan emeklinin durumu ise tam bir fecaat. Tam dinlenecekken çalışmak zorunda. Çalışmazsa ekmek yok! Bu noktada Emeklilikte Yaşa Takılan (EYT) yurttaşlarımızı da anmak istiyorum. Bir kısmı sigortalı çalışıyor, bir kısmı ise kayıt dışı iş gücü olarak çalışma hayatında yer bulabiliyor. Yaşlandıkları için iş bulamayanlar ise eşten dosttan yapılan yardımlarla ayakta kalmaya çalışıyor.

*

Tüm bunlar yaşanırken, söz konusu ekonomik darboğazdan kısa sürede çıkılabileceğine dair herhangi umut görünmüyor. Fakat insanlar en azından bir umut ışı görmek istiyorlar. Hiç olmazsa vaziyet düzelene kadar belli alanlarda devleti yöneten hükümetten destek bekliyorlar.

*

Mesela esnaf KDV indirimi ve stopaj düzenlemesi talep ediyor. Çiftçi mazotta vergilerin kaldırılmasını istiyor. Besici yem fiyatlarının sübvanse edilmesini bekliyor. Ücretli çalışanlar ile emekliler ise insan onuruna yakışır bir ücret talebinde bulunuyor.

*

Bu noktada geçtiğimiz haftalarda Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu Genel Başkan Vekili, aynı zamanda Eskişehir Lokantacılar ve Kasaplar Esnaf Odası Başkanı Bahar Bilen’in taleplerini masaya yatırmış, esnafın sorunlarını gündeme getirmiştim.

*

Bugünkü MIH sütunlarında ise kısaca sanayicinin sorunlarından bahsetmek isterim.

Bunu yaparken, Eskişehir Sanayi Odası’nın (ESO) yaptığı ve 453 işletmecinin katıldığı ‘Güncel Ekonomik Beklenti Anketi’nden faydalanacağım.

*

Ankette üç konu hakkında sanayicilerin görüşleri, beklentileri ve önerileri sorulmuş: Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) olarak adlandırılan emeklilik yaşı düzenlemesi, finans kaynaklarına erişim,enflasyon muhasebesi.

*

Anketten çıkan sonuçlar pek iç açıcı değil, zira sanayicilerin büyük çoğunluğu üç konuda da oldukça tedirgin.

*

Bu anlamda ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş, sanayici adına endişeleri ve istekleri kamuoyuna duyurdu.

◾  EYT konusunda diyor ki:“İşgücü kaybının yüzde 20’nin üzerinde olacağı tahmin edilmekte. Bu durumda oluşacak olan kıdem tazminatı yükü ve nitelikli eleman kaybının mutlaka devletimizce değerlendirilmesi ve gerekli destek mekanizmalarının geliştirilmesi beklenmekte.”

◾  Finans kaynaklarına erişim konusunda diyor ki: “İşletmelerde tahsilat krizleri başlamıştır. Piyasa borçlarını çeviremez olan pek çok şirketin tasfiyeye gitme, tabela değiştirme ya da konkordato seçeneklerini kullanmaya başladığı takip edilmekte. Bunun önüne geçilmesi için özellikle yatırım ve ihracat yapacak işletmelerin finansmana uygun koşullarda erişmesi sağlanmalıdır.”

◾  Enflasyon muhasebesi konusunda diyor ki:“Şu anda enflasyon düzeltmesi ile ilgili bir belirsizlik ortamı doğmuştur. Bu belirsizliğin çok uzatılmadan netleştirilmesi beklenmektedir. Yüksek enflasyon ortamında enflasyonun etkilerinden arındırılmaksızın hesaplanacakkar-zarar sonucu üzerinden vergilendirme yapmak, vergi adaleti açısından önemlidir.”

*

Evet, ESO’nun anketinden çıkanları, Başkan Kesikbaş’ın anlatımıyla kısaca okuduk.

Özetle sanayici, hükümetin yapacağı EYT düzenlemesiyle sanayicinin üzerine binecek yükün alınmasını istiyor. Bunun yanı sıra asgari ücret artışıyla da sanayici zor durumda kalacak, bu konuda da hükümetin desteği şart.

Diğer taraftan sanayici, maddi anlamda yeterli desteği göremiyor, bununla beraber geçici çözümlere başvurmak suretiyle günü kurtarmaya çalışıyor. O nedenle hükümet harekete geçmeli, kredi konusunda sanayiciye kolaylık sağlamalı.

Öte yandan enflasyon sorunu. Enflasyonun nasıl hareketleneceğini kimse öngöremiyor. Dolayısıyla ne kısa ne orta ne de uzun vadede planlama yapılamıyor. Dolayısıyla sanayici, enflasyon göz önünde bulundurularak kar-zarar sonucu üzerinden vergilendirme yapılmasını bekliyor.

*

Evet, Türkiye’yi ayakta tutan en önemli sektörün temsilcilerinin sorunları ve talepleri bunlar.

Bahse konu talepler yerine getirilecek ki, ekonomi ayakta kalabilsin.

Peki, talepler dikkate alınır mı?

Alınması elzem, fakat görmezden gelinirse tamiri zor bir süreçle karşı karşıya kalabiliriz.