Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulalı yaklaşık bir asır oldu. 1923’te kurulan bu devlet Cumhuriyetle yönetiliyor. Cumhuriyet, bir devletin yönetim biçimidir. Cumhuriyetle yönetimde, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Egemenliği, millet adına “TBMM” kullanır. Egemenlik, bir devletin esasını oluşturan temel taşlardandır. Egemenliği benimseyenlerin, seçimle iş başına geldikleri devlet yönetimlerine “cumhuriyet” denir. Yöneticiler “ulusça” seçilir. Cumhuriyetin erdemlikleri göz ardı edilemez.

 

Malum, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşu 29 Ekim 1923’te ilan edildi. Bu eserin sahibi Türk Milleti ve Atatürk’tür. Devlet, toplumsal örgütlenmeden doğar. Devlet, belirli coğrafi sınırlar dâhilinde kurulur. Devlet, ortak özellikli yaşayan insanların aralarında oluşturdukları ulusal egemenliğe dayalı toplumsal bir kurumdur. Atatürk, Kurtuluş Savaşının başarıya ulaştırmak için tek çözüm olarak ulusun egemenliği ile bağımsızlığını dikkate almış. Bu idealle ulusun azim ve kararlılığında ilerlemeyi zorunlu görmüş. Egemenliğin özelliği, hiçbir bağımlılığı kabul etmemektir.  Hiçbir bölüşümü kabullenmeden ulusun iradesine sınır koymamaktır. Egemenliğin en önemli özelliği “güç ve kuvvetin” ulusa ait oluşudur.

 

Ulusal egemenlik; bağımsız ve özgür yaşamaktır. Ulusun kendi kendisini yönetmesidir. Ulusun iradesi, bireysel iradelerin birlikteliğine dayanan kaynaşma ve sentezinden oluşur. Bu nedenle ulusal egemenlik, ulusun bölünmez iradesinin bütünüdür. Bu millet, birliğini ve dirliğini bozmak isteyenlere taviz vermez! Bu millet yeri geldiğinde sükûneti de bilir, kükremesini de… Türk Ulusu, tarih boyunca bağımsız ve özgür yaşamıştır. Necip milletimiz bağımsızlık ve özgürlüğünden taviz vermez. Ulusal birlik ve beraberlik; Türk Ulusunu oluşturan fertlerin milli ve manevi değerlerinin etrafında toplanması demektir.

 

Dünya ve Türk tarihinin dönüm noktalarının oluşturulduğu19. Yüzyılın sonlarına doğru yetişen Atatürk, batıdaki gelişmeleri iyi analiz etmiş. Döndürülen entrikalar karşısında Osmanlı Devletinin ayakta kalma şansının olmadığını görmüş. Askeri başarıların akabinde yapılması gerekeni yapmış. Ulusal egemenliğe dayalı cumhuriyeti kurmuş. Emperyalistler, yaklaşık dört yıl süren Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğunu coğrafyadan silmeyi planlamışlardı.

 

Sömürgeci güçler sinsi planla Osmanlı’yı pek çok alan ve cephede savaşa zorlamışlardı.  Osmanlı’nın bu savaşlarda karşı karşıya kaldığı sıkıntılar neticesinde yeniden toparlanıp ayağa kalkması zorlaşmıştı. Osmanlı İmparatorluğunun çöküş nedenlerini iyi irdeleyen Atatürk, Ulusun birlik ve beraberliğini gaye edinmiş. Bu gaye ile Milli Mücadeleyi başlatmıştır. Kurtuluş Savaşımızın kazanılmasında ana neden, ulusumuzun birlik ve beraberliği ile vatanımızın bölünmez bütünlüğü anlayışıdır. Ulus, kendisini oluşturan bireylerin toplamının ortak sentezinden ortaya çıkmış bağımsız bir kişiliktir.

 

Ulusal varlığın temelinde; Türk Halkının tarihi ve tabiatından gelen bağımsızlık anlayışı vardır. Bu anlayışla Atatürk, Türk Ulusunu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmayı zaruri görmüş. Bu prensip, dünya uluslarının asla vazgeçemeyecekleri bir olgudur. Atatürkçülük, bir dünya görüşüdür. Sadece siyasi bir öğreti değildir. Atatürk ilkeleri, Türk halkının ihtiyaçlarından doğmuştur.  Atatürk ilkeleri, Türk ulusunun karakter yapısına uygun olduğu gibi yetenek ve gelenekleriyle de bağdaşıktır.

 

Atatürk İlkelerini bir bütün olarak değerlendirmek önemlidir. Ayrı ayrı değerlendirmek, bazısını kabul edip bazısını kabul etmemek yanlış olur. Atatürk’ün dünya görüşünü oluşturan bu ilkeler, Anayasanın güvencesi altındadır. Atatürk’e göre bu ilkelerin ortak noktası: “Toplumsal özgürlüğün, eşitliğin ve adaletin devamlılığıdır. Bu durum, tam ve gerçek manasıyla ulusal egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır.                  

 

Atatürk ulusal benliği tanımayan ulusları,  başka ulusların kölesi olarak görmüştür. Atatürk,  bu konuda: “Bence bir ulusta varlığın, onurun, haysiyet ve kalıcılığın mutlaka o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla gerçekleşebilir.” demiştir. Ulusal bilinç ve şuurla,  milli ve manevi değerlerimize sahip çıkarak, ulusal bütünlüğümüzün bölünmezliğini iç ve dış düşmanlara göstermek asli vazifemizdir. İnsanlık adına; dürüst olunmazsa gün olur acı haller zuhur eder. Dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu güven, barış ve huzur ortamını bozmaya çalışmak insanlığa yapılacak en büyük kötülüktür.

 

Türk Milleti, kutsal değerlerine hassasiyetle ve sadâkatle bağlıdır. Tam bağımsızlığı benimsemiş. Esareti reddetmiş. Devletinin bölünmez bütünlüğüne, milli birlik ve beraberliğe yürekten bağlı bir millettir. Her insan, her toplum kendi varlığının tanınmasını ve kendisine saygı gösterilmesini ister. “Çağdaş uygarlık” kavramı, Atatürk‘ün bütün fikir ve eylemlerinin hareket noktasını oluşturur. Ulusal varlığımızın sağlamlığı, eğitim ve öğretime bağlıdır. Eğitim ile öğretimde ulusal niteliklerden sapma olmadan, birlik ve beraberlikle çağdaş dünya koşullarında ilerlemek ulusumuzun her bireyinin ana amacı olmalıdır.

 

Vatanımızı birbirini seven ve birbirine güvenen genç nesillere emanet etmek mecburiyetindeyiz. Nifak tohumları saçan şer güçler, her an ulusumuzun huzurunu bozma gayretinde olacaklardır. Tarih boyunca bu böyle olmuş ve olması da mukadderdir. Birlik ve beraberliğimizden rahatsız olanlar olacak, güzel yurdumuzu bölüp parçalamak isteyenler bulunacaktır. Şair: “Ecdadını zannetme, asırlarca uyurdu / Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu? Üç kıt’ada, yer yer kanayan izleri şahit. / Dinlenmedi bir gün o büyük nesli mücahit.” diyor. Milletin arasına tefrika sokmaya çalışan fitne güruhlarına dikkat şarttır.

                       

Devletimizin payidar ve milletimizin bahtiyarlığına hizmet vermiş şehit, gazi ve her vatanperveri saygıyla anmak vatan borcudur. Tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle anar, hayatta olan gazilerimize sağlıklı günler dilerim. Her türlü abartı ve istismardan kaçınmak lazım!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!