Bazen bazı uygulamalar vardır ki, yıllardır sürdürülür ama kimse sorgulamaz. Sorgulamak bir yana, adeta “böyle gelmiş, böyle gider” anlayışıyla kabullenilir. Ama bir gün birileri çıkar, der ki: “Durun, bu böyle olmamalı.” İşte Seyitgazi’de tam olarak böyle bir adım atıldı. Seyitgazililer Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği, ilçede yıllardır süregelen taziye yemeği uygulamasına son verildiğini açıkladı.

Dernek, yaptığı açıklamada kadim bir anlayışı hatırlattı: “Cenaze evinde yemek yenmez, yemek götürülür.” Ne kadar doğru, ne kadar anlamlı bir söz. Bizim kültürümüzde de dinimizde de taziye, cenaze sahibinin yükünü hafifletmek içindir, artırmak için değil. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) de vefat eden kişinin yakınlarına yemek yapmak ve götürmek tavsiyesinde bulunmuş. Çünkü o evde yas vardır, o evde acı vardır. Ve acının ortasında bir de yemek telaşı çıkarmak, hiç kimsenin yararına değildir.

Bunu söylerken, hemen sosyal medyadaki tepkiler geliyor aklıma. İnsanlar haklı olarak diyor ki: “En acı gününde yemek derdiyle uğraşmak zorunda kalan ailelere yazık değil mi?” Gerçekten de yazık. Kimi zaman günlerce süren ikram hazırlıkları, yemek masrafları, hatta dışarıdan topluca yemek siparişleri… Bütün bunlar, cenaze sahiplerini hem maddi hem de manevi olarak daha da yıpratıyor.

Bir düşünelim: İnsan sevdiklerini kaybetmiş, evinde taziyeye gelenleri ağırlıyor, başsağlığı dileklerini kabul ediyor. Zaten ruhen yorgun, zaten omuzları çökmüş. Böyle bir durumda o kişiye “Hadi, bir de yemek hazırla, masaları kur, misafirleri doyur” demek vicdana sığar mı?

Ne yazık ki bu durum sadece Seyitgazi’de değil, pek çok yerde alışkanlık haline gelmiş. Kimse kimseye “Bunu neden yapıyoruz?” diye sormamış. Oysa acılı aileyi desteklemek, yanında olmak, “Bir şeye ihtiyacın var mı?” diye sormak asıl olan. Bir tepsi börek, bir tencere çorba götürmek… İşte asıl taziye budur.

Derneğin aldığı karar, işte bu nedenle çok kıymetli. Belki bazıları “Ama gelen misafir aç kalır” diye düşünebilir. Aç kalmaz. Çünkü taziye evi restoran değildir. Taziye, karın doyurmak için gidilen bir yer değildir. Orada doyurulacak tek şey, kalbin merhameti ve acıyı paylaşma duygusudur.

Dilerim bu karar sadece Seyitgazi ile sınırlı kalmaz. Türkiye’nin her yerinde, bu acılı geleneğin yanlış tarafı törpülenir. İnsanlar, taziyede yemek beklemek yerine destek olmayı, yük almaktan ziyade yük paylaşmayı öğrenir. Çünkü ölüm hepimiz için, acı hepimiz için. Ve bir gün bizim evimizde de o taziye masası kurulacak. İşte o gün, gönlümüzdeki dostların varlığı, midemize konan yemekten çok daha anlamlı olacak.