Bu sabah Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği 6. Uluslararası Eskişehir Yarı Maratonu ve Spor Festivali tanıtım toplantısına katıldım. Tanıtım boyunca bir kez daha anladım ki, spor sadece beden sağlığımıza değil, yaşadığımız kente, sokaklara ve hatta düşünce biçimimize de iyi geliyor.
Maraton bu yıl da 2-3 Ağustos tarihlerinde Sazova Parkı’nda yapılacak. 17 farklı ülkeden 2 binin üzerinde sporcu Eskişehir sokaklarında koşacak. Çocuklar için etkinlikler, grup egzersizleri, sosyal sorumluluk kampanyaları ve daha fazlası... Festival sadece bir spor organizasyonu değil; iyi yaşam kültürünün tam anlamıyla şehre yayıldığı bir atmosfer yaratıyor.
Ama bu toplantıda en çok ilgimi çeken şey, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce'nin dile getirdiği bir fikir oldu: Arabasız Pazar günleri.
Düşünsenize… Şehrin bazı caddeleri Pazar günleri araçlara kapanıyor. Herkes ya yürüyor ya da bisikletine atlayıp yol alıyor. Sokaklarda egzoz sesi yerine çocuk kahkahaları yankılanıyor. Yanınızdan geçen bir otomobilin yarattığı gerginlik yok, telaş yok. Sakinlik var, sohbet var, hareket var.
Başkan Ünlüce bu fikri uzun süredir düşündüğünü, 2026 yılında hayata geçirmeyi planladığını açıkladı. Bu maratonun, trafiğe kapalı güzergâhlarıyla aslında bu hayalin küçük bir provası olduğunu da ekledi.
Çok yerinde bir tespit. Çünkü böyle fikirlerin gerçekleşmesi için önce zihniyet dönüşümü gerekiyor. İnsanların, "Arabasız da yaşanabiliyormuş" duygusunu deneyimlemesi gerekiyor. Alışkanlıklarımızı değiştirmek kolay değil ama mümkün. Belki önce ayda bir, sonra her hafta… Neden olmasın?
“Arabasız Pazar” sadece çevreye değil, şehir kültürüne de katkı sunar. Kaldırımlarda yürüyen bir insanla göz göze gelme ihtimaliniz artar. Herkes biraz daha birbirinin farkına varır. Bir günlüğüne bile olsa kente bir başka gözle bakma fırsatı doğar.
Üstelik bu sadece bir ulaşım meselesi değil. Bu, aynı zamanda bir yaşam kalitesi meselesi. Daha az gürültü, daha temiz hava, daha fazla hareket, daha çok sosyalleşme… Kısacası daha çok Eskişehir.
Elbette bu tip uygulamaların başarısı, yerel yöneticilerin kararlılığı kadar, halkın desteğiyle mümkün. Hepimiz bu fikri sahiplenir, katkı verirsek, 2026 geldiğinde Eskişehir Türkiye’de bu alanda öncü bir şehir olabilir. Zaten Eskişehir'in karakterine de bu yakışır.
Sporun birleştirici gücünü sadece maratonlarda değil, gündelik yaşamda da hissedebilmek dileğiyle…