03 KASIM 2020 Günü ABD, 59’uncu başkanlık seçimini yaptı. Seçim öncesi ve sonrası epey yankılanma oldu.  Olmaması anormaldi. Her şeyden önce Amerika’nın emeline dikkatle bakmalı. Bundan önce 58 kez yapılan başkanlık seçiminde “İnsan Hakları Beyannamesi” ne sadakatleri ne oldu? Dünya barışına yaklaşımları nasıl oldu? Sömürüden uzak durdular mı? Öldürülen insanlara vicdanları sızladı mı? Uluslararası güven, barış ve huzuru sağlamaya çalıştılar mı?

 

“ABD’nin ideali, kendi menfaatlerini sair değerlerin üstünde tutmaktır. Farklı açılardan bakıldığında bile 45 başkanın düsturu bu olmuştur. 45 Başkanın anlayışı böyle olduktan sonra 46’ıncısının stratejisinde değişiklik olur mu? Ortak amaçları ABD’nin çıkarlarıdır. Sömürü sistemine takoz olacak barış antlaşmasının altına imza koyarlar mı? İnsanlığının karşısında “Dediğim dedik. Çaldığım düdük.” diyen yenidünya kabadayılığına kalkışılmaz mı? Gibi iddialar var.

 

ABD’nin ilkesi, paralarını dünya parası yapmak? Kültürünü dünya kültürü hâline getirmek? Dilini, dünyanın ortak dili yapmak? Sömürü sistemini teknolojik akıl üzerinde kurmak? Emellerini gerçekleştirirken emperyal paydaşlarını hoş tutan görüntüyü ihmal etmeyecekleri söyleniyor. Emperyalizmin hayat kaynağı istismar ve sömürüdür. Ortalığı bulandırmak için pek çok hamle yaparlar. Hedef seçtikleri toplumları kaosla bölüp parçalamaya çalışırlar. Halkın değerlerini istismar ederler. Halkı, birbirine düşürürler. İç çekişmeleri hortlatıp kardeş kavgalarını körüklerler.

 

ABD’nin 59’uncu başkanlık seçimi mevcut başkan Cumhuriyetçilerin adayı TRUMP ile Demokratların adayı Joe BIDEN arasında yapıldı.  Seçimi, resmi olmayan sonuçlara göre BIDEN’IN kazandığı görülüyor. “BIDEN” ABD’nin 46’ıncı başkanı oldu. Bu seçilemedi, o seçildi gibi hislere kapılıp sevinç ya da yergi çığlıkları atmaya gerek var mı? Bunun idrakini her aklın kendisine bırakmak daha doğru. ABD başkanlık seçimlerinin bizi ilgilendiren boyutu, Türkiye-Amerikan ilişkilerinin barış ve güven içerisinde seyridir. Erdemli bir ulusun siyasal kalp atışları barış için atar. Gerçekler, göz ardı edilemez.

 

Türk milletinin evrensel bakışı barışçıl dünyadır. Barış için dost lazım. Ne dosta ve ne de düşmana sırt dönülemez. Bugün dostun olan yarın düşmanın, düşmanın olan da dostun olabilir. Hiçbir ilişki ölçüsüz olamaz. Dostluk kalibresinde özen gerekir. Küresel gelişimlere ulusça tavrımız ferasetli, basiretli ve dirayetli olmaktır. Hangi ecnebi ne düşünürse düşünsün. Mehmet Akif, Safahat’ın 400’üncü sayfasında: “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem. Gelenin keyfi için geçmişe sövemem… Üç buçuk soysusun ardında zağarlık yapamam. Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir âşıkım istiklale. Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle. Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?” diyor. Şartlar ne olursa olsun Müslüman-Türk, rüzgârlara göre yalpalamaz. Hak ne ise Müslüman-Türk’ün doğrusu odur. 

 

Emperyalist akıl, kendi davul tokmağının havasına uymayanın bacağını kırmaya kalkar. Tıyneti, kendi mayasından olmayanı gönül dünyasına koymaz. Bakara suresinde, Allah: “Sen, onların dinlerine uymadıkça… Senden hoşnut olmazlar…” buyuruyor. Emperyalistin derdi,  başkalarına dert olmaktır.  Başkalarının üzüntüsü, onların keyifli hâlidir. Başkalarının refahı, onların mutsuzluğudur. Dünyanın yeraltı kaynakları ile yer üstü zenginliklerine sahip olmaktır.  İsteklerine sahip olmak için başkalarını ya köleleştirir ya da öldürürler. Teknolojik gelişimlerini bile sömürmek veya öldürmek üzere tasarlarlar. Siyonist akım, kendi dünyası dışında düşman blok oluşturmaktan geri durmaz. Oluşturduğu düşman blok dünyasında yanlış olanlarla doğru olmayanların kavgasını yaptırır. Hakikati gizlemek için aklın gözü önüne buz dağı inşa etmek “C” planıdır.

 

Bir zamanlar Arap kavminin kendisinden başkasının tamamına “Acem” demesi gibi “Doğulu-Batılı” tefrikini yapan da, Garplının kendisidir. Eski Yunan’ın tarih babası “Herodot” kavminden başkasını dışlayıp “Şarklı” bir dünya ayırımı yapmaya kalkışmadı mı? Garplının, Şarklının ekmeği ve suyunda daima gözü olmuştur. Ne hazindir ki, Şarklı yüzyıllardır bunu anlayacak feraset ve basirete ulaşamadı.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!