Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in şehre kazandırdığı son müze olan Hamam Müzesi’nin açılış töreninde bulundum. Müzeyi detaylı bir biçimde inceleme fırsatım oldu. Öncelikle şunu söylemeliyim ki: Müzeye girdiğim an itibariyle sıcak sulardaki hamamların kokusu burnuma vurdu; işin uzmanları koku işini muazzam yapmışlar!Müzede tellak, natır, meydancı, hamam anası, külhanbeyi, şerbetçi, Eskişehir’in meşhur helvacı karakterleri ve ilk sağlıkçılar olarak kabul edilen berberlere yer verilmiş. Ayrıca müzede hamam tası, ibrik, buhurdan, nalın gibi hamam malzemeleri ile peştamal, havlu, hamam bohçası gibi tekstil ürünleri koleksiyonu da yer alıyor. Hamam Müzesi sekiz alandan oluşuyor. O alanlar şöyle belirlenmiş: Antik Çağ’da ve Roma’da Yıkanma Kültürü, Anadolu Hamam Tarihi, Koku-Hamam ve Tanıkları, Resimlerle Hamam Kültürü, Kadın Hamam Kültürü, Erkek Hamam Kültürü, Hamam Kültürü, Müze Koleksiyonu Sergileme Alanı ve Eskişehir Hamam Belgeseli Gösterim Odası.

Güçlü hamam kültürü ve şifalı sıcak suları olan Eskişehir’e yakışan bir müze olduğunu söyleyebilirim.

*

Hamam Müzesi’nin Eskişehir için farklı bir anlamı daha var. Eskişehir, Afyon ve Kütahya’dan çok daha kaliteli şifalı suyu olan bir şehir. Ancak gelin görün ki Afyon termal turizm de Türkiye’nin önde gelen şehirleri arasına girdi. Kütahya da bu konuda çalışmalarına hız kazandırdı. Fakat gelin görün ki Eskişehir bir arpa boyu yol alamadı. Söz konusu müze, Eskişehir’in, termal turizm konusunda nasıl geri kaldığını unutanlara hatırlattı, bilmeyenlerin öğrenmesine vesile oldu. Yılmaz Büyükerşen, rektörlüğü zamanında sıcak sular mevkiinde hidroterapi merkezi açılabilmesi için canhıraş çalışmış ancak dönemin Ticaret Odası Başkanı ve ileriyi göremeyen esnaflarının yoğun muhalefeti yüzünden o merkezi açamamış. Daha sonra Büyükerşen, dönemin Afyonkarahisar Valisinin ve onun işaret ettiği iş adamının yoğun ısrarı ile birlikte projeyi o iş adamına vermiş. Ve Afyon’un, termal turizmin öncü şehirlerinden olması yolundaki ilk adım böyle atılmış. Ünlü Oruçoğlu, Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’de engellenen ve ardından Afyon’un kaptığı projeyle doğmuş!

*

Bu noktada Büyükerşen şunu ifade ediyor: “Açılışını yaptığımız müze işte o günlerden içimde kalan ukdenin mahsulüdür. Belki bizi kirlerimizden arındırmaz ama menfi düşüncelerimizden arındırır. Belki hastalıklarımızı kökten halletmez ama doğru düşünmemize engel olan unsurlardan kurtarır.”

*

Yılmaz Büyükerşen burada diyor ki: Eskişehir’i termal merkezi yapmak için uğraştım, yaptırmadılar. Eskişehir için yaptığım projeyle Afyon kalkındı. Bana bu projeyi yaptırmayanlar menfi düşünenlerdir. Bende içimdeki ukdeyi bu müzeyle dışa vurdum.

*

Aslında bu müze, şahsi ikbal peşinde koşanların, bulunduğu çevreye nasıl büyük zararlar verdiklerini de ortaya koyuyor. İşte örnek! Eskişehir, o dönem, şahsi ikbali olan birtakım kişilerin hastalıklı girişimleri nedeniyle termal turizm merkezi olma fırsatını kaybetti.

*

Bugün de pek çok konuda aynı neden yüzünden Eskişehir kaybetmiyor mu?

Şöyle bir bakın etrafınıza, Eskişehir hangi alanlarda geri kalmış?

Bugün biz sanayide, ticarette, şehircilikte, merkezi hükümet yatırımları ve projelerinde neleri tartışıyoruz?

Bir bakın ve düşünün…

Her bir geri kalmışlığın nedeni menfi düşünmek değil mi?

Şahsi ikbal uğruna şehri feda etmek değil mi?

*

Ve dahi, bunu Türkiye’ye uyarlayalım.

İktidarından muhalefetine, her birinin şahsi ikbal peşinde koşması münasebetiyle…

Ne hukukta ne demokraside ne insan haklarında ne ekonomide ne bilimde ne teknolojide ne özgürlüklerde, vesaire…

Bir arpa boyu yol alabiliyor muyuz?