Sarımsaklar kimi, kimden nasıl korusun? Malumun ilanına gerek var mı? Yazımın “Sarımsaklar insanı korusun” başlığını ilerleyen bölümlerde açacağım.  İnsani değerlerden merhamet, adalet, sevgi, saygı, güven ve hoşgörü, barış ile uzlaşının zenginleşmesine sebeptir. Aksi öfke, kin, nefret, düşmanlık ve zulüm doğurur. İnsanlığın acilen muhtaç olduğu merhamet, sevgi, saygı, barış, güven, huzur, hoşgörü, uzlaşı ile adalet gibi insani değerler hayata geçirilmedikçe dünya huzur bulmayacaktır. Toplumlar acı, keder ve sıkıntıdan kurtulmayacaktır. İlahi ve insani değerler davranış bilimlerinin düsturudur.

 

İnsanı istiklale, istikrara ve istikbale götüren değerler önemlidir. Hakikat ve bilimden ödün verilemez. Bilim ve ilim tarafında yer tutmalı. Cehalet, gaflet ve ihanetten uzak durmalı. Hurafelerin hayata geçirilmesi insan aklı ile alay etmekten başka ne olabilir? Ne hazindir ki, insanlığın büyük kesiminde hurafeler taltif görüyor. Kötüsü, sarımsaktan medet ummak… Daha kötüsü, bilim ve akıl çağında hurafe ile hakikat arasındaki farkı görememek... Saygıyla saygısızlığı, sevgiyle sevgisizliği, uzlaşıyla kini, öfkeyle merhameti, düşmanlıkla dostluğu, zulüm ile adaleti birbirinden ayıramamak... Haklar manzumesinde adaleti göz ardı edip şeytani hırsın peşinde koşmak zulme davettir.

 

Zulüm dendiğinde akla “Firavun ile Musa” gelir. Tarihi kayıtlarda Firavun’un, bir Musa’nın doğmaması için doksan bin masum erkek çocuğunu öldürttüğü yazıyor. İki yüz bini aşkın hamile kadının karnını kılıçla deştirdiği belirtiliyor.     Firavun ’un, Musa doğar da beni öldürmeye kalkışır kuruntusuyla günahsız çocukları katli ile hamile kadınların karınlarını deştirmesi zulüm değil de nedir? Firavun ‘un bu vahşetini değerlendirmeyi her aklın vicdanı değerlendirsin. Firavun ’un Musa korkusuyla tedhişinin halk üzerindeki psikolojik etkiyi akılların insafına bırakmak yanlış mı? Ahzap suresinde Allah: “Musa’ya eziyet eden kimseler gibi olmayın… O, Allah katında itibarlı idi… Biz, emanet denilen değerleri göklere, yere ve dağlara yükledik de onlar sorumluluktan çekindiler. Emaneti, insan yüklendi. O, zalim ve cahildir.” buyuruyor. Buradaki emanet değerlerine işaret, akıl ve iradedir.

 

Ulusal TV’lerden birinde yayınlanan  “Masum” dizisinde tesadüfen işitip gördüm. Hint kültürüne özgü bir dizi… Epeyce abartılı… Faili meçhul bir cinayet katilinin aile içi araştırmalarında hayaletler söz konusu ediliyor. Kadın bir oyuncunun: “Sarımsaklar korusun” sözünü kullanmasını abesle iştigal buldum. Sarımsakların, kendilerini hayaletlerin şirretinden koruyacağına inanıyor. Sarımsaklar ipliğe dizilmiş. İpliği halka şeklinde boynuna geçirmiş. Etrafına, boynunuza sarımsak takın ki sizi: “Sarımsaklar korusun” telkininde bulunuyor. Kendi dini kültürlerinde bu tür inançlar kutsal addedilebilir.   Yanlış söylemin, eylemi de yanlıştır. Amentü akidesinde bu tür inançlar “Hurafe” kabul edilir. Hurafeler, insanı şirke sürükleyebilir. Medet, sadece Allah’tan dilenir. Furkan, Ahzap ve Sebe surelerinde Allah: “Haydi ne isteyeceksen Allah’tan iste! …Allah’a tevekkül et, vekil olarak o yeter… Allah, her şeyi kollayıp koruyandır.” buyuruyor.

 

 

Sarımsağın sağlık bağlamında faydaları çoktur. Meselenin altına bilim imza koymuşsa tartışmak beyhudedir. Yanlışa doğru, doğruya yanlış demek ya gaflet, ya cehalet ya da ihanettir. Allah, bu üç vasfın şerrinden insanı korusun. Nimeti, asla küçümsemem. Nimeti, küçümsemek nankörlüktür. Nimetlerin lütfuna şükürler olsun. Yanlış ile doğrunun bilinmesi kastıyla dile getiriyorum. Kendisini çürümekten koruyacak gücü olamayan bir varlık, başkasını nasıl korur?  Boyuna takılan sarımsakların musibetten koruyacağına inanmak hurafe değil de nedir? Maksadım, sarımsağın fayda ya da zararlarını anlatmak değil… Hurafelerin insaf ve zihinleri kirletmesini dile getirmektir. Bir din, saygıya değer olmasa bile inanca saygısızlık etmemek gerekir. Kişinin dini, batıl din olsa dahi inanç bir insan hakkıdır. Hiç kimse, başkasına inanç dayatması yapamaz. İslam ve laik anlayış böyle olmayı tavsiye eder.

 

İnsan geninde iyilik ve kötülük özellikleri olduğu gibi besinlerinde kendi özelinde yarar ve zararlar mevcuttur. Allah, sağlık bakımından bazı besinleri çeşitli vitaminlerle donatmış. Bazısı doğrudan zararlı veya faydalıdır. Bazıları da dolaylı olarak zararlı ya da faydalıdır. Bu özellikleri teşhis, tespit ve istifade aklın işidir. Doğrunun yanlıştan ayrılıp merhamet, güven, huzur, sevgi, saygı, barış, hoşgörü ve adalet üzere hayatın idamesi için yaradan insana akıl vermiş. Allah’ın emaneti olan aklı insanın iyilik veya kötülükte kullanması mukadderdir. Aklını iyilikte kullanan kazanır. Kötülükle iştigal eden kaybeder. Aklını idare etmesini bilmeyen hurafeler diyarında dolaşır durur. Miladi 10’uncu asırda Türkistan’da bir bilge kişi tarafından yazılmış “TEMBİHÜ’L GAFİLİN-BUSTANÜ’L ÂRİFİN” adlı eserin ismini çok beğenirim. Bu ifadeyi takdire şayan bulurum. Gafillere tembih ve akıllılara bostan maksadı ile yazılmış bu eser, bir öğüt kitabıdır.

 

“Covid-19” salgın hastalık nedeniyle “eş-dost” muhabbetine paydos dedim. Misafir kabul etmediğim gibi misafirliğe de gitmiyorum. Topluma saygım ve insana sevgimden dolayı pek çok dostumun yemek davetini kabul etmedim.  Bu durum eş ve dosttan kopmak anlamına gelmez. Onları, telefonla arayıp hasbihal etmek az değer değil... Allah, insanın merhamet ve muhabbet duygularını kurutmasın!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!