Bir okurum, Yarbasan’da “Ali” adının çokluğunun nedenini sordu. Yunusça köşemde Yarbasan’ın beşeri, coğrafi, fiziki, iktisadi, tarihi, kültürel ve sosyal yapısını inceleme ve tanıtım yazımda Ali isminin çokluğu dikkatini çekmiş. Yarbasan’da, Ali isminin neden değerli olduğunu kendisine anlattım. Bu nedenle, Ali isminin önemi üzerinde duruyorum. Bu köyde çocuğa Ali adı doğrudan Şah-ı Merdan, Şir’i Yezdan Hz. Ali’ye atfen konmuş. Yarbasan’da, Sünni ve Alevi topluluklar yıllarca beraber yaşamış. Barış içerisinde yaşamışlar. Allah izin verirse Şah-ı Merdan, Şir-i Yezdan Hz. Ali konusuna ileride değineceğim. Şah-ı Merdan, yiğit ve mertlerin şahı (Kralı) demektir. Şir’i Yezdan, Allah’ın Arslan’ı demektir. Hz. Ali (K V.) Kerremallahu veçhe; yüzünü ömründe putlara hiç döndürmediği için kendisine bu unvan verilmiştir. Bu söz, sadece Hz. Ali’nin adı anılınca söylenir. Karaören’de sel baskını olunca o an duadan başka ne yapılabilirdi, demiştim. Allah, varlıkta ve darlıkta insandan her halinde dua yapmasını istiyor. Dua, mutlaka hedefe varır. Dua, yayından çıkan ok gibidir. Anında kabul edilir. Kabul edilen dua, tecelli anını bekler. İstenildiği şekilde isabet eder. Dua, hiç bir zaman boşa gitmez. Karşılıksız kalmaz. Dua insanın hikmetini, sırrını ve zamanını bilemediği anda vuku buluverir. Hz. Peygamber: -“Yâ Ali! Allah (C.C.) bir kulunu severse, o kulun duasını geciktirir.” Melekler: -“Yâ Rabbî! Bu mü’min kulunun duasını kabul buyur.” Derler. Allah (C.C.): -“Benim kulumu bırakın. Siz ona benden çok mu acıyorsunuz? Ben, onun dua ve yalvarışını seviyorum. Ben, alîm ve habîrim. (Her şeyi bilirim, her şeyden haberdarım.)” Buyuruyor. Külloğlu’ndan bahsetmiştim. Köyü sel bastığı zaman kendisinin yabanda olduğu söylenir. Hadiseyi duyunca köyüne döner. Küllüoğlu İbrahim ağa atıyla köylülerin yanına gelir. Köylülerden vaziyeti öğrenir ve der: -“Komşular! Bu hâl, Allah’ın bir takdiridir. Neticeyi, Allah’tan başka kimse bilemez. Can kaybı olmadığına şükredelim. Köyümüz büyük bir felaketin eşiğinden dönmüş. Allah, canlarımızı ve hayvanlarımızı korumuş. Harman hasadımız yok olmuş. Felaketin sonu rahmet olur, inşallah! Üzülmeyin! Benim ambarlardaki arpa ve buğday ile samanlıktaki samanlar ne güne duruyor. Bundan böyle, bitinceye kadar hepimizin ortak malıdır. Haydi dönün evlerinize, işleriniz rast gelsin!” Der, köylüleri rahatlatır. Ağa diye, böyle davranan insana derler. İnsanlar asıp kesene ağa demezler. Zulüm yapana hiç demezler. Kasıp kavuran ve vurup öldürenlere zalim derler. Eşkıya, haramî, çete, terörist vb. şeyler derler. Yarbasanlılar’ın esas ortak noktaları amentü inancıdır. İslâm ahlâk ve anlayışıdır. Müslüman, amentünün altı esasına inanan kimseye denir. Sünni ve Alevi toplulukların her biri Müslüman topluluklardır. Ehl-i Sünnet, ehl-i beyt, Aşere-i Mübeşere ve sahabe-i kiramın kimlere dendiğini yeri geldikçe izah edeceğim. Yarbasanlılar, pohpohlara kapılmadan yıllarca beraber yaşamışlar. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laiklik ilkesince hoşgörü ortamında yaşamışlar. Milli ve manevi şuur etrafında bütünleşmişler. Sünni ve Alevi toplulukların bazılarında; bilgi kirliliği olmuş. Kavram kargaşası olmuş. İnsanların zihinleri ideolojik nedenlerden dolayı bulandırılmaya çalışılmış. D. edecek! Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!