Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Haziran Ayı Meclis Toplantısı gerçekleşti.

Toplantıda konuşan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce şu sözleri ile dikkat çekti:

“Belediye meclisimiz, şehrin hakkını arayan ve savunan bir yer olmalı.

Tüm seçilmişler, ‘mavi bir okyanusta mı, kırmızı bir okyanusta mı yüzmek istiyor?’ buna karar vermeli. Maviyi, şeffaflığı, açıklığı, şehrin faydasına işler yapmayı savunmakta kararlıyım.”

Peki nedir bu kırmızı, mavi okyanus?

Bugün sizlerle biraz “okyanusları” konuşalım o zaman. Hayır, coğrafi değil; ticari ve siyasi okyanuslar…

Biri kırmızı, biri mavi. Biri kıyasıya rekabetin kanla bulanmış arenası, diğeri ise keşfedilmeyi bekleyen huzurlu sular.

Adına “Kırmızı Okyanus” denilen stratejide şirketler birbirini yemekle meşguldür. Aynı ürünü, aynı hizmeti, benzer fiyatlarla sunar ve müşteriyi kendine çekmek için kampanyalara yüklenirler. Fast food zincirleri, zincir marketler, cep operatörleri… Hepsi birbirinin kopyası gibidir. Fark yaratmak değil, fiyat kırmak önceliklidir. Kazanan çok olmaz, yorulan çok olur. Ya da pazarda tekelleşirler ve hep beraber fiyatları konsolide ederler. Vatandaş mağdur olur. Oluyoruz da.

Peki ya Mavi Okyanus?

Orası yeniliğin, farklı düşünmenin ve cesaretin alanıdır. Rekabet orada anlamını yitirir çünkü daha önce kimsenin gitmediği bir yere yelken açarsın. Bir ihtiyacı fark edip ona özel bir çözüm geliştirirsin. Tıpkı bir firmanın, özellikle pandemi ve sonrasında yaptığı gibi… Kimsenin aklına gelmeyen "10 dakikada market" fikrini hayata geçirip yeni bir pazar açarsın.

Yerel ölçekte düşünelim:

Şehrimizde üç dönerci yan yana açılıyor. Aynı lavaş, aynı gramaj, aynı ayran… Hangisi kazanır? Belki en ucuzu. Belki en merkezi olan. Ama asla hepsi kazanamaz. Hepsi aynı denizde, aynı fırtınaya yakalanır.

Ama bir diğeri çıkar; çocuklar için kitap kafe açar mesela bu üç işletmenin yanına. İçeride masal saatleri düzenler, annelere kahve molası verir, çocuklara hayal kurma imkânı sunar. İşte o girişimci, kırmızıdan maviye geçmiştir. Çünkü kendine ait bir okyanus yaratmıştır.

Siyasette Kırmızı Okyanus Stratejisi

Mevcut kutuplaşma üzerinden siyaset yapmaktır kırmızı okyanusta yer almak.

Aynı seçmen havuzu için kıyasıya mücadele verirsin.

Dili sert, stratejisi çatışmacıdır.

“Biz-onlar” ayrımı baskındır.

Kazanmak için değil, diğerini kaybettirmek için strateji üretirsin.

“Tayyip gitsin, yeter ki gitsin.”

Yerine ne koyacağız? Önemi yok. Projeler? Onlara sonra bakarız.

Kazanan kim? Ne fark eder, Tayyip gitsin yeter ki…

Klasik sağ ve sol kamplaşması, yıllarca bu anlayışla sürdü.

AK Parti ile CHP’nin yıllarca birbirine zıt kutuplarda kalması, bu stratejiye güzel bir örnek sanırım.

Siyasette Mavi Okyanus Stratejisi

Yeni seçmen gruplarına ulaşmak için farklı bir dil ve yaklaşım geliştirmektir.

Mevcut siyasi fay hatlarının dışına çıkar.

Çatışmak yerine "bağ kurmak" hedeflenir.

Siyasette ezber bozar, yeni bir hikâye anlatır.

Muharrem İnce’nin ilk çıkışı (2018):

CHP'nin klasik söyleminin dışına çıkarak Anadolu’da miting miting dolaştı.

Kendi kişisel hikâyesini ön plana çıkardı; “halk çocuğu” imajı çizdi.

Mevcut sistemin dışında, “insana dokunan” bir mavi okyanus arayışı gösterdi.

CHP onun dönemine kadar hiç almadığı oyu aldı. Sonra o da mavi sularda kalamadı ve geri döndü kırmızı okyanusa.

Ekrem İmamoğlu’nun 2019 İstanbul Kampanyası:

“Her şey çok güzel olacak” sloganıyla pozitif, birleştirici bir dil kullandı.

Kutuplaşmadan beslenmek yerine, ortak değerleri vurguladı.

Kadınlar, gençler, kararsızlar gibi daha önce göz ardı edilen gruplara ulaştı.

Rekabetin dışına çıkarak kendi "hikâyesini" yazdı.

Ama sonradan bir baktık ki; İmamoğlu mavi suları da kirletmiş.

En belirgin siyasetçi Mavi Okyanusta: Devlet Bahçeli oldu.

MHP Lideri Devlet Bahçeli de mavi okyanusa hızlıca ve yılların sorunlarını bitirir şekilde giriş yaptı.

DEM seçmeni ona saygı duydu, güvendi, inandı. Sempati oluşturdu.

Kitleleri şaşırttı, samimiyeti, kararlılığı onun en belirgin özelliği olması ve sürdürülebilir politikaları ile daha çok sevgi kazandı.

Devlet Bahçeli; kırmızı okyanusta millet adına olumsuz bir şeyler hissettiği konularda ise hiç düşünmeden, kendisi ve partisini öncelemeden, millet menfaatini düşünerek o sulara girmesi ile meşhur.

Ülke siyasetinde zaman zaman mavi, zaman zaman kırmızı hâkim olsa da şehir siyaseti hep mavi olmalı.

Ayşe Ünlüce; yıllar sonra bunu başarmış gözüküyor.

Nazım şiiri ile bitirelim bugün…

Denize dönmek istiyorum!

Mavi aynasında suların:

boy verip görünmek istiyorum!

Denize dönmek istiyorum!

Gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider!

Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder.

Elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter.

Ve madem ki bir gün ölüm mukadder;

Ben sularda batan bir ışık gibi

sularda sönmek istiyorum!

Denize dönmek istiyorum!

Denize dönmek istiyorum!