Hiç dikkat ettiniz mi, bazı şeyler yıllar geçse de hiç zamlanmaz. Mesela yara bandı… Hâlâ kolay bulunur, ucuzdur, elinizin altında bir yerde mutlaka vardır. Ne kadar derin olursa olsun, yarayı kapatır gibi görünür. Ama iyileştirmez. Asıl işin sahibi zamandır, sabırdır, tedavidir.
Bugün biraz da insan ilişkilerinde, siyasette ve sporda kullanılan “yara bandı”lardan bahsetmek istiyorum.
Bazı insanlar vardır, dostluklarda, aşklarda, iş ilişkilerinde yalnızca bir yara bandı işlevi görür. Acınızı dindiriyor gibi yapar, açığınızı kapatır, sizi bir süre idare eder. Ama en ufak bir hareketle, suya değdiğinde ya da biraz terlediğinizde o yara bandı kayar gider. Geride kanamaya devam eden bir yara kalır.
Siyasette de böyle değil mi? Ülkenin kangren olmuş meselelerini gerçek çözümler yerine günü kurtaran sözlerle, geçici vaatlerle kapatmaya çalışan liderler var. Halkın sorunlarını kökten çözmek yerine, sadece göz boyayan yara bantları yapıştırılıyor. Seçim dönemi geldi mi birkaç popülist adım, birkaç afiş, birkaç slogan… Ama sorunlar büyüdükçe büyüyor.
Sporda da aynı tablo. Takımlar sezon başında birkaç flaş transfer yapıyor, bir iki maçlık motivasyonla taraftarın gönlü alınmaya çalışılıyor. Fakat altyapı eksik, sistem eksik, planlama yok. Yara bandı tutmuyor. İlk büyük sakatlıkta, ilk mağlubiyet serisinde gerçekler ortaya çıkıyor.
Ve asıl acı olan, biz insanların da bu yara bantlarına çabuk kanıyor oluşu. Kolay ulaşılır, ucuz, zahmetsiz… Oysa kalıcı çözüm için sabır, emek ve kararlılık gerekiyor.
Belki de şu soruyu kendimize sormalıyız:
Biz gerçekten iyileşmek mi istiyoruz, yoksa üstünü kapatıp görmezden gelmek mi?
Hayatın her alanında yara bandı kolaydır ama kalıcı değildir. İlişkilerde, siyasette, sporda ve toplumsal hayatta yara bandı çözümlerle bir yere varamayız. Yara kabuk bağlamadan, kökten çözüm üretilmeden, gerçek iyileşme başlamaz.
Unutmayalım, yara bandı insana geçici çözüm sunar. Ama yaranın gerçeği, eninde sonunda kendini hatırlatır.