İç Anadolu köylerinden birinde “Kargacı” lakabıyla anılan Ali isimli bir adam yaşar. Kargacı
Ali’nin, ormanlık alanda bir tarlası vardır. Tarla, köyden bir hayli uzaktır. Boyalı dağında, ormanlık
bölgede diğer köylülerin de tarlalarının olduğu alandadır. Diğer tarlaların orta kısmındadır. Bu tarlalara
yol, köyün doğu tarafından gider.
Yol, köyün hemen kenarından geçen akarsuyun üzerindeki köprüden gider. Köprü geçildikten
sonra yol altmış derecelik rampa durumunda gidilir. Yol, oldukça taşlıdır. Kargacı Ali’nin tarlasına gitmek
için bir hayli meşakkat ister. Yol, at ve öküz arabası yoludur. Motorlu taşıtlar için uygun değildir.
Ormana ilk girişte pinar ağaçlarına rastlarsınız. Piynar ağaçları bodur ağaçlardır. Yükseklileri
yaklaşık bir metre kadardır. Gövdeleri pek yoktur. Doğrudan, kökten çoklu dalların yükseldiği bir bitki
türüdür. Yaprakları, meşe yaprağından daha küçük ama tüylüdür. Yapraklar sakızlıdır Son baharda
beyaz renkli çiçek açarlar. Soğuk algınlıklarına karşı yapraklarını kaynatıp suyunu içenler olur. Rayihası
ve mentolü oldukça ağırdır. Tadı acımtıraktır.
Pinar ağacını elinizle kırmaya kalkışmayın. İstenen yerden kırılmaz. İstenmedik yerden kırılır.
Elinizi yaralanabilir. Pinar ağacının kalorisi, meşe odunu kadar yüksek değildir. Mangal kömürü olarak
kullanılması oldukça yaygındır. Izgarada koku vermez. İs yapmaz. Bu ağaç, coğrafi bölgelere göre
değişik adla anılır.
Ormanın iç kısımlarına girildikçe meşe ağaçları sıklaşır. Tarlaların başladığı yerde çam
ağaçlarının yoğunluğu göze çarpar.
Boyalıdaki tarlalara giden yolda, akarsu geçildikten sonra yolun sağında ve solunda yol boyu on
kadar küçükbaş hayvan ağılı vardır. O dönemlerde bu yolda çoban köpeklerine karşın tedbirli olmak
gerekirdi. Köpeklerinin saldırısına uğrama riski oldukça yüksekti.
Kargacı Ali, tarlasının taşını toplamak için 1968 yılının Mart ayında her zaman olduğu gibi gün
doğmadan kalkar. Tarhana çorbası ile kahvaltısını yapar. Kahvaltı öncesi çay bardağı ile bir bardak da
pancar pekmezi içer. İşine öyle gider.
Tarlasında taş toplamak isteyen Kargacı Ali, eşeğine çayı çaydanlığı yükler. Ekmeğini torbasına
koyar. Taş kovasını, eşeğin semerine bağlar. Biner eşeğine ve düşer tarlanın yoluna. Yol gider, eşek
gider. Kargacı Ali’de, eşeğin sırtında gider. Sonunda tarlasına varır. Gün boyu tarlasında taş toplar.
Öğle vakti, meşe külünde çayını demler. Öğle namazını kılar. Yemeğini yer. Biraz istirahatten sonra
ikindi sonuna kadar taş toplamaya devam eder.
Kargacı Ali, ikindi sonu köyüne dönmek için eşeğine biner. Yolda ilerlerken Kargacının eşeği bir
anda olduğu yerde durur. Kafasını kaldırır. Kulağının birisini ileriye diğerini de geriye doğru diker.
Dikkatle bir şeyleri dinler. Avazınca anırır. Eşeğin anırtısı hoşuna gitmeyen Kargacı Ali, eşeğe sorar:
-Ne var? Ne oldu da, birdenbire bağırmaya başladın? Eşek, bu defa yavaş sesler çıkarır. Eşeğin
bu sesleri üzerine Kargacı Ali, eşeğe der:
-Ne demek istiyorsan pek anlamadım. Ne söylemek istiyorsan yüksek sesle söyle. Bu defa eşek
sesini biraz daha kısarak Kargacı Ali’ye hım hımlarla der:
-Bana, kalırsa yakında tehlike var. Ne olur, bu yoldan gitmeyelim. Yolumuzu değiştirelim.
Kargacı Ali, eşeğe dedi:
-Neden, bu yoldan gitmeyelim? Kimden ve neden korkacağız? Sonra, bize ne derler? Kargacı
Ali’ye, korkak Ali demezler mi? Bana korkak Ali derlerse; sana da Korkak Ali’nin eşeği derler. Ben,
korkaklığı kendime yakıştıramam. Sen, bir eşek olarak korkaklığı kendine yakıştırabilir misin?
Kargacı Ali’den bu sözleri duyan boz eşek, sahibi Karaca Ali’ye dedi:

2
-Ali Ağa, inat etme de beni dinle! Bilirsin ki, yersiz inatlaşmalar insanın başına dert açar. İnat,
aklın hüküm sürmediği yerde hükümran olur. Kuru inat hükümran olunca insanın başına gelecekler gelir.
Kargacı Ali:
-Eee… İnadı, fazla uzattın! Haydi, yürü de gidelim. Eşek, mütevazı bir şekilde Kargacı Ali’ye
dedi:
-Efendim, benim sahibim sensin! Sen ne dersen, ben onu yaparım. Çünkü ben bir eşeğim. Sen
ise, bir insansın. Ben, senin isteklerine aksi davranacak olursam aramızdaki ilişki bozulur. Söyleyeceğim
şu sözleri dikkatle dinlersen ikimizin de yararına olur.
Pek çok kez duymuş olmalısın! Yolumuz üzerindeki çoban ağıllarının birisinin sahibi Kirli Arif
çok vahşi bir adam. Onun insanlıkla pek alâkası yok. Anti sosyal bir adam! O adam, vicdanını kaybetmiş
desem insaflı konuşmuş olurum. O, vicdan ve merhametten nasipsiz bir adam! Onun bütün iyilik
düşüncelerinde sadece kendisi, koyunları, keçileri, köpekleri ve bir de eşeği var. O adamı tarif ve
tanıtmak için alçağın birisi dersem mesafe mefhumuna hakaret etmiş olurum. O, tam bir çukur. Hem de
pislik çukuru. Bir insan, nasıl bu kadar art niyetli olabilir? Hayret doğrusu!
O, herkese zarar verecek karakterde bir adam! Sanki o adam, kötülük makinası gibi bir şey!
Kalleş mi, kalleş! Hain mi, hain! Cani mi, cani! Eşkıya gibi… Bir de, kendi gibi acımasız dört köpek
yetiştirmiş. Köpekleri de, kendisi gibi belalı. Köpekleri de, onun gibi laftan sözden anlamıyor. Allah,
bütün canlıları onun ve köpeklerinin şerrinden korusun! Vesselam! O, şerli bir insan. Devam edecek!
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!