Bu yaz Eskişehir’de termometreler rekor değerleri gördü. Kimimiz “Eskiden böyle sıcak olmazdı” derken, kimimiz klimaların serinliğine sığındık. Oysa mesele sadece “çok sıcak” olması değil. Bu durum, iklim krizinin artık uzak bir gelecek senaryosu değil; yaşadığımız bugünün gerçeği olduğunun kanıtı. Dünya genelinde sıcaklık rekorları birbiri ardına kırılıyor. Türkiye de bundan payını fazlasıyla alıyor.

Termometrelerde görülen bu rekor değerler yalnız Eskişehir için tüm dünyada etkisini gösteriyor. Bu artış, kuraklık, tarımda verim kaybı, su kaynaklarının azalması ve orman yangınlarının çoğalması gibi zincirleme felaketleri beraberinde getiriyor. Eskişehir gibi tarım alanlarının ve su kaynaklarının kritik olduğu bir şehirde bu etkiyi görmemek imkânsız. Porsuk Çayı’ndaki su seviyesinin düşmesi, çiftçilerin sulama sorunları ve yaz aylarında artan yangın riski artık herkesin gözü önünde.

İklim değişikliği, sağlık açısından da büyük risk taşıyor. Aşırı sıcaklar, özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalar için hayati tehlike yaratıyor. Sıcak dalgaları, kalp-damar hastalıklarını tetikliyor, güneş çarpması vakalarını artırıyor. Dahası, artan sıcaklık ve kuraklık, gıda fiyatlarının yükselmesine ve ekonomik dengesizliklere de zemin hazırlıyor. İklim krizini durdurmak için yalnızca bireysel adımlar yeterli değil, ama bireysel değişim toplumsal dönüşümün ilk adımıdır. Gereksiz yanan bir lambayı kapatmak, kısa mesafelerde yürüyüş yapmak, bireysel ulaşım araçlarını kullanmak yerine toplu ulaşım araçları kullanmak ve en önemlisi boşa akan muslukları kapatmak. Bu gibi küçük görünen adımları hepimiz uyguladığımızda oluşan bilincin oluşturacağı değişim büyük etkiler yaratır.

Bunların yanında yapacağımız en önemli şeylerden biri, ağaçlandırma. Bu yaz ülkede yaşanan orman yangınları hepimizin ciğerini yaktı. Yaşanan yangınlarda, hem gönüllü canlarımızı, hem hayvanlarımızı hem de yeşilliklerimizi kaybettik. Kaybolan ormanlarımızı yeniden canlandırmamız gerekiyor.

Bu konuda yerel yönetimlerin üzerine de görev düşüyor. Eskişehir’de belediyelerin yeşil alan projeleri, bisiklet yollarının artırılması, yağmur suyu toplama sistemleri ve enerji verimli binaların teşvik edilmesi gibi çalışmalar hayati öneme sahip. Türkiye genelinde ise yenilenebilir enerji yatırımlarının artırılması, ormanların korunması ve iklim dostu tarım politikaları uygulanması gerekiyor. Unutmayalım: İklim krizinin yükünü bizden sonra gelen nesiller taşıyacak. Fakat biz bugün küçük ya da büyük adımlar atarsak, geleceğe daha yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz. Sıcaklık rekorları artık haberlerde bir istatistik değil, hayatımızın gerçeği. Önümüzde iki yol var: Ya alışmaya çalışacağız, ya da değiştirmek için mücadele edeceğiz.