Görünürlük, çağımızın en etkili gücü. Geçmişte bir söz söylemek ve sözüne kulak verilmesini beklemek; bilgi, deneyim ve toplumsal saygınlık gerektirirdi. Oysa bugün, bir akıllı telefon, iyi bir filtre ve binlerce takipçiyle ‘kanaat önderi’ olmanın yeni versiyonu karşımıza çıkıyor: influencerlık.
Kanaat önderi, toplumun güven duyduğu, deneyimlerine ve sözlerine itibar edilen kişiydi. Mahallede bir öğretmen, üniversitede bir akademisyen, köyde bir imam, sendikada bir temsilci... Bu insanlar kitap okur, tartışmalara katılır, fikir üretir ve toplumun rotasını belirlemede rol oynarlardı.
Bugünün influencer'ı genellikle sosyal medyada popüler içerikler üreten, yaşam tarzını vitrine koyan, markalarla iş birlikleri yapan bir dijital figür. Bazıları yaratıcı, samimi ve etkileyici olabilir. Ancak büyük çoğunluğu, ne yazık ki, “tüketim alışkanlıklarını yönlendiren” bir reklam panosu işlevi görüyor. Oysa fikir liderliği, yalnızca etkilemek değil; aynı zamanda düşündürmek ve dönüştürmektir.
Eskiden bir edebiyatçı, bir sanat eleştirmeni ya da bir düşünür, toplumun kültürel pusulasıydı. Bugün ise sanat ve kültür; hızlı tüketime, hashtaglere ve filtrelere indirgeniyor.
Bir tiyatro oyunu, içerdiği fikirlerden çok sahne kostümleriyle konuşuluyor. Bir kültürel etkinliğin değeri oraya katılım sağlayan kişilerle ölçülüyor. Bu da kültürü derinlikten çıkarıp yüzeysel vitrin haline getiriyor.
Bu durumun iyi mi kötü mü olduğuna dair mutlak bir yargıya varmak zor. Çünkü sosyal medyadaki her “influencer” anlamsız değil; bazıları gerçekten bilgi birikimini yeni araçlarla kitlelere ulaştırıyor. Belki de bu çağın kanaat önderleri artık dijitalde yaşıyor. Ancak iyi anlamak gerekiyor, hangisi kanaat önderi, hangisi algoritma önderi?
Filtreli Gerçeklik
Sosyal medya fenomenlerinin eğlence, güven ve yakınlık boyutlarında etkili olduğu görülürken; bilgi verme, yönlendirme veya düşünsel derinlik gibi kanaat önderliği işlevlerinde daha sınırlı etkiye sahip oldukları dikkat çekiyor.
Fenomenler daha çok hobi edinme, gündemi takip etme, boş zaman değerlendirme gibi amaçlarla takip ediliyor. Bu bağlamda sosyal medya fenomenlerinin takipçileriyle kurduğu bağ, daha çok duygusal ve kişisel yakınlığa dayalı oluyor.
Sosyal medya fenomenlerinin özellikle görünürlük, erişilebilirlik ve eğlence temelli içerik üretimi sayesinde gündelik kanaat önderi olarak rol üstlendikleri öne çıkıyor. Ancak bu etkinin daha çok kısa vadeli tercihler ve gündelik kararlarla sınırlı olduğu, derin fikir değişimlerine yol açmadığı da dikkat çekiyor.
Eğer kültür ve sanatın toplumu dönüştürücü gücüne inanıyorsak, bu yeni dönemin liderlerini sadece takipçi sayılarına göre değil, söylediklerinin derinliğine göre değerlendirmeliyiz. Her yüksek ses, doğruyu söylemiyor olabilir.