Esnafın sırtındaki yük her geçen gün ağırlaşıyor. Elektrik, doğalgaz, kira, personel derken, şimdi de "katı atık bedeli" adı altında tahsil edilen vergiler esnafı adeta nefessiz bırakıyor. Belediyeler hizmet üretmek için kaynak arayışında olabilir, fakat bunu ekonominin çarkını döndürmeye çalışan tüccarın üzerinden yapmaya çalışmak, ne vicdana ne de akla sığar.
Alınan katı atık tarife artışı kararı, binlerce esnafı doğrudan etkiledi. Üstelik bu karar öyle böyle değil; bazı işletmelere yüz binlerce lira fatura çıkarılmış durumda. Eskişehir Ticaret Odası Başkanı Metin Güler’in açıkladığı gibi, bir işletmeye 343 bin 895 TL katı atık bedeli tahakkuk ettirilmiş. Rakam kulağa fıkra gibi geliyor ama ne yazık ki gerçek. İşletmesini zar zor ayakta tutmaya çalışan esnaf, şimdi bu beklenmedik yükle nasıl baş edecek?
Güler’in de ifade ettiği gibi bu artış, mevcut ekonomik şartlarla uyuşmuyor. Piyasa zaten yangın yeri. Enflasyonla mücadele eden, personel giderlerini karşılamaya çalışan, siftah yapamadan kepenk kapatan esnafın üzerine bir de gecikme zammı uygulaması getirmek, adeta "biz sizi düşünmüyoruz" demekten başka bir anlam taşımıyor. Ticaret Odası bu konuda TOBB ve ilgili bakanlıklarla girişimlerde bulunmuş. Peki sonuç? Şimdilik belirsiz.
Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce de bu konuda açıklamalarda bulundu. Haklı olduğu noktalar var. Evet, bu katı atık meselesinin bir yönetmeliği var. Evet, bu yönetmelik 2012 ya da 2013 gibi bir tarihte çıkmış. Hatta bu yönetmelik AK Parti döneminde hazırlanmış. Ancak sorun burada başlıyor zaten. Kendileri de ifade ediyorlar; bu yönetmeliğin uygulanması başlı başına problemli. Yönetmelik var ama her yıl ertelenmiş. Çünkü herkes biliyor ki bu uygulama sürdürülebilir değil. Hesaplama yöntemi sorunlu, uygulaması karmaşık. Zaten yıllardır kimse bu vergiyi gündeme getirmemiş. Neden? Çünkü esnafın hali ortada. Çünkü belediyeler bugüne kadar bu konuda anlayış göstermiş.
Ancak artık işler değişmiş görünüyor. Sayıştay, belediyelere "Bu geliri niye tahsil etmiyorsunuz?" diye rapor yazınca, belediyeler harekete geçmiş. Gelir kaybı gerekçesiyle esnafa yönelmişler. Doğru, belediyelerin çöp toplama gibi ciddi bir hizmet yükü var. Doğru, bu işin araç-gereç, personel, bakım gibi maliyetleri var. Ancak bu yükü sadece esnafa yıkmak çözüm değil. Üstelik bir taraftan çevre temizlik vergisi zaten ödeniyorken, aynı konuya dair ikinci, hatta üçüncü bir tahsilatın gündeme getirilmesi adaletsizliktir.
Burada sorulması gereken temel soru şu: Aynı hizmet için neden birden fazla ödeme yapılıyor? Belediye başkanının da belirttiği gibi, çevre temizlik vergisi varken bu katı atık bedelini ayrı bir kalem olarak toplamanın mantığı nedir? Bu mudur kamu yönetimi? Bu mudur sosyal devlet anlayışı?
Bu verginin yasal dayanağının olması, vicdani dayanağı olduğu anlamına gelmez. Mevzuatlar, toplumun gerçeklerine göre şekillenmeli. Ekonomik krizin ortasında boğulan küçük işletmeleri bu yüklerle daha da aşağı çekmek, şehrin ticaret hayatını baltalamaktır. Bugün katı atık, yarın başka bir kalem... Bu böyle giderse şehirde kepenk açacak dükkân bulamayacağız.
Katı atık vergisi, adı gibi katı. Esnaf artık taşıyamayacağı bir yükün altında. Bu yanlış uygulamanın düzeltilmesi gerekiyor. Aksi halde katı atık değil, esnaf atıl hale gelecek.