İnsanın evrendeki varlığının yegâne gayesi geleceği için iki dünyasını da imardır.  İkisinden birini imar edemeyenin geleceği haraptır. Şakınla arkadaşlık kuran iki dünyasını da berbat eder.  Başkasının mal ve namusuna göz koyan kendi mal varlığının bereketi ile namus itibarını kaybeder.  Servet ile şöhretinden dolayı birine yaltaklanan onur ve vakarını yok eder.

 

Dünya dönüyor. Sağa sola yalpalamadan dürüstçe dönüyor. Onun bu görevinin amacı insana huzur ve esenlik sağlamaktır. Yaratan Rab, yarattığı insana Bakara suresi ayet 197 ile 208’de her iki dünya kazancı, huzur ve esenliği için: “… İyilik adına ne yaparsanız yapın… Kendinize azık hazırlayın. Azığın en hayırlısı Allah’ın azabından korku ve rahmetinden ümittir. Ey akıl sahipleri bana takvalı olarak gelin. Takva, korku ve ümit hâlidir. Allah, bağışlayan ve çok acıyandır. Allah’tan bağışlanmak isteyin. Rabbinizin lütfundan ticaret istemeniz de size bir günah yoktur… Allah’tan korkun. Allah’ı çok anın. İnsanların kimisi “Ey Rabbimiz, bize dünyada ver.” derler. Böylelerinin ahirette nasibi yoktur. Kimisi de: “Ey Rabbimiz, bize dünya ve ahirette güzellik ile iyilik ver. Bizi, azaptan koru.” derler…  O’nun huzurunda toplanıp hesap vereceksiniz… İnsanların kimisinin dünya hayatı hakkındaki sözleri seni imrendirir. Aklından geçene Allah’ı şahit tutar… İş başına geçti mi yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için koşturur durur. Allah, bozguncuları sevmez… Ey iman edenler, hepiniz birlikte barış ve esenliğe girin de, şeytana uymayın. O, aranızı açan bir düşmandır.” uyarısında bulunuyor. 

 

İnsan, kendi şeref ve itibarını aklı nispetinde korur. İbni Abbas’tan rivayete göre: “Hz. Resul, bir gün Kâbe’nin örtüsüne yapışan birinin yanına gitti.  O an, adam: “Bu Kâbe hürmetine beni bağışla ya Rab!” diyordu. Hz. Resul kendisine, dedi. “Ey Allah’ın kulu, istediğini kendi hürmetine iste. Allah, katında müminin şerefi, bu Kâbe’den daha büyüktür.” buyurdu.  İnsan, hurafe ve batıl inançtan bilgisiyle kurtulur.

 

İlahi hüküm gereği insanın en önemli vazifesi doğru söz söylemek, adil davranıp dürüst iş yapmaktır. Hud suresi 112 ve 113’üncü ayetlerde Allah “…Emrolunduğun gibi dosdoğru ol... Aşırı gidip hak ve adalet ölçülerini aşmayın… Zulmedenlere meyil etmeyin. Yoksa size ateş dokunur.” buyuruyor.   Mukaddes kitabın ilk suresindeki insanın Allah’tan isteğinde: “Yalnız sana ibadet ederiz ve yardımı da sadece senden dileriz. Bizi, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yolu olan doğru yola ilet. Gazaba uğrayan ve sapıkların yoluna değil.” bulunuyor. İnsanın ağzından çıkan sözü akıl kulağının duyması gerekir. Aksi, insanın kendisiyle çelişkisi olur.   

 

İnsani değerlerden feraset, basiret, dirayet, liyakat ve fazilet olarak Yunus suresinde “Hayır, onlar ilmini kavrayamadıkları bir şeyi yalanladılar. Bunlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Bak, zalimlerin akıbeti nasıl oldu… Rabbin, o bozguncuları çok iyi bilir… Yalanlayanlara de ki: “Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız size. Siz, benim yaptığımdan ve ben de, sizin yaptığınızdan uzağım.”  …Akılları olmayıp doğru sözü duymak istemeyen akıl kulağı sağırlara doğruyu sen mi işittireceksin… Akılları olmayıp doğruyu görmeyen akli körlere sen mi doğru yolu göstereceksin… Allah, insana zulüm etmez. Ama insanlar kendilerine zulüm ediyorlar.” böyle ifadelerle tanıtılıyor.

  

Dünya yaşamında gafiller altı şeyle meşgul olurken aklıselimler de farklı altı şeyle iştigal ederler. Birincisi, gaflet ehli çok amelle meşgul olmak isterken işin özünden bihaber olurlar.  Akıl ehli ise faydalı ve lüzumlu hâlle hâlleşirler. Gafiller, çok nafile peşinde koşarken ifrat ve tefrite dikkat etmezler. Akıl sahipleri kendilerine farz olan emirleri doğru ifa ile uğraşırlar. Üçüncüsü, gafiller dış hâllerini güzelleştirip başkalarına kendilerini beğendirmeye çalışırken akıllılar iç ahval denilen karakter yapılarını güzelleştirirler. Vicdan muhasebesini doğru kurarlar.  Dördüncüsü, gafiller halkın ayıplarını araştırırken sermayesi akıl olanlar kendi eksiklerini gidermeye gayret ederler. Beşincisi, şaşkınlar mahşeri hesabını yapmadan sadece yaratılmışları memnun etmekle yetinirken akıllı olanlar hem yaratılmışları ve hem de yaratanı memnun etmek için mücadele ederler. En iyisini Allah bilir.

 

Yaşamın yanlış ve doğrularını değerlendiren bazı sahabiler sekiz şeyi yapamayan kişi şu sekiz şeyi yamalı ki, yitirdiği fazileti yeniden bulsun tavsiyesinde bulunuyor. Birincisi, gece namazı sevabı elde etmek isteyen gündüzleri haram işlemesin. Ölçü ve tartıyı tam yapsın. Adil davransın. İkincisi, nafile oruç tutmadan oruç sevabına erişmek isteyen diline sahip olsun. Gıybet, dedikodu, yalan ve iftiradan kaçınsın. Üçüncüsü,   âlim sevabı almak isteyen aklıselim düşünceye devam etsin. Dördüncüsü, savaş zaferi sevabı kazanmak isteyen şeytanla mücadeleyi terk etmesin. Beşincisi, sadaka sevabı uman bildiği “ilmi” öğretsin. Altıncısı, hac sevabı elde etmek isteyen Cuma namazına devam etsin. Yedincisi, kişi abitlerin sevabına ulaşmak istiyorsa insanların arasını düzeltsin. Sekizincisi, Allah dostlarının faziletini kazanmak isteyen elini vicdanına koyup kendisi için istemediğini kardeşi için de istemesin.  En doğrusunu Allah bilir.

 

Lokman Hekim, vefatına yakın oğluna şu altı tavsiyede bulundu: -Ey oğlum! Sana çok öğütte bulundum. Öncekilerin de, sonrakilerin de ilminin esasını teşkil eden şu altı şey sana tavsiyem olsun. Birincisi, ömrün ne kadar kaldı ise o oranda hakikatten ayrı kal. İkincisi, Allah’a ne kadar ihtiyacın varsa, o nispette Allah’a yakın olmaya çalış. Üçüncüsü, cehennemden kurtuluşu garanti etmedikçe ondan uzak tutmaya bak. Dördüncüsü, öbür âlemde nasıl bir makama sahip olmak istiyorsan bu âlemde iyilik ya da kötülüğü o düşünce ile yap. Beşincisi, Allah’ın gazabına ne kadar dayanabileceksen günah işlemekte o kadar cüretkâr ol. Altıncısı, Allah’a isyana kalkışmak istediğin zaman bulabilirsen Allah’ın görmediği ve meleklerin bulunmadığı bir cenaha git, diyor.

 

            İnsan, aklı ile şeref bulur. Seçkinlerden olur. Daha ötesi, diğer mahlûkata karşı kendisi ile Allah’ın iftihar ettiği kimselerden olur. Ya da şeytanın haliyle hâllenip kendisini, onun gibi yüce huzurdan kovdurur.

            Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!