Amaç geçmişi ne yermek, ne de deşelemek... Maziden ders çıkarıp benzeri hatalara düşmemek için geleceğe doğru hazırlanmak…İstikbale emin adımlarla ilerlemek... O nedenle okumayı ve yazmayı sevmek gerek. Hayatın farklılıklarını tanımak için değişik muhtevada kitap, dergi ve gazete okumayı yeğlemek lazım. Farklılıklar kültür, görgü ve bilgi zenginliğine sebeptir. Çok yönlü bakış, insanı algı tuzağından kurtarır. Takıntılardan arındırır. İnsani değerlerin kıymetini gösterir. Hoşgörü ve sevgi pınarlarının akışını sağlar. İnsani diyalogları artırır.

Bilgin ve bilge insanların görüşlerine dikkatle bakmalı. Ortak ya da ayrı düştükleri yanlar irdelenmeli. Birileri gönül, birileri de akıl derler. Akıl yüceliklere taşır. Ama duygusallık çoğu kez insanı çıkmaza sürükler. Bilimsel ve dinsel bağlamda aklın değeri her zaman öndedir. İslam ve imanla mükellef olan gönül değil, akıldır. Bazı dinsel kayıtlarda geçen gönül hitabı aklın gönlüdür. Çeyrek asrı aşkın zamandan beri dört müfessirin tefsirlerini karşılaştırmalı okurum. Kötü ile iyiyi birbirinden ayıran, akıldır. İnsanı vezir de, sefilde kılan akıldır. İnsanı zalim de, mağrur da yapan aklıdır. Herkes aklı nispetinde değer kazanır ya da kaybeder.

Ne yazık ki, insan haklarını hiçe sayan birilerinin aklı bazılarının ensesinde boza pişirmenin çabasında... Bazıları da, bazılarına hile yapmayı hüner sayıyorlar. Bazıları da bu tiplere alkış tutmayı kendilerine yakıştırıyorlar. Ya yaratana karşı hile yapmaya kalkışanlara ne demeli? Tabi afetlerin insan davranışıyla ilgisinden ziyade yaşamla ne kadar alâkalı olduğuna bakmak lazım. Afetlerle yaşam alt-üst olur. Mağduriyetler vuku bulur. Afetler karşısında insanın mağduriyeti Allah katındaki acizliğin ifadesidir. Mağduriyet zamanlarını hileyle fırsata çevirmek isteyenler de pek çoktur. Fırsatçılık, toplumsal kaosa nedendir. Fırsatçılar, zedeler oluşturan zadelerdir.

Tarih boyu, insanları sömürmek için Allah’ın hakikatini saptırmaya kalkışanlar da olmuş. Bu vahim hâllerin benzerlerinden biri Musa Peygamber, bir başka benzeri de Salih Peygamber zamanında yaşanmış. Hz. Musa’nın kavmi arasında sözü ve hakkı zıvanadan çıkarıp hakikati hiçe sayan talancılar türemiş. Allah, insanları kıtlıkla imtihan ettiği gibi varlıkla da sınar.  Zalim ya da mağrurların, mağdurlar oluşturdukları dönemler de bu sınavlardan biridir. Toplumların zalimleri olduğu gibi adilleri de olur. Musa’nın kavminden insanları hakka çağıran ve adaletli davrananlarda vardı. Onlardansözü ve hakkı zıvanadan çıkarmaya çalışanlar hakkındaki kıssayı Allah Araf suresinde açıklamış. Onların azgınlaşıp hak tecavüzü yaptıkları zamanlardan birinde Tih sahrasında susuzluk baş göstermiş. Kıtlık ve kuraklığın sınavları ağır olur. Açlık ve susuzluk insanların ciddi mağduriyet zamanlarıdır.

Halkın, Hz. Musa’dan su istemesini müteakip Allah, Musa’ya: “Asanı taşa vur.” buyurmuş. Oradan, o an on iki pınar akmaya başlamış. Allah, onlara rızık olarak verdiğimiz nimetlerin temizlerinden yiyin emrini vermiş. Buna rağmen onlar, kendilerine zulüm ettiler. O zalimler sözü değiştirdiler. Söylenenden başka şekle koydular. Allah, onları yoldan çıkmaları nedeniyle imtihan etti. İmtihan gereği diğer zamanlarda gelmeyen balıklar yasaklı Cumartesi günleri akın akın geliyorlardı. Bazıları hileli şekilde yasağı çiğnediler. İçlerinden bir grup onları yaptıkları kötülükten men etmeye çalışırken bazıları da onların kötülüklerine sessiz kaldılar. Hatta kötülüğe sessiz kalanlar, kötülükten men etmeye çalışanlara size de ne oluyor, diye çıkıştılar.

Musa kavminden kötülük yapanların ve kötülüğe sessiz kalanların üzerlerine tabi azap indi.Allah, kötülükten men edenleri kurtarıp sözü ve hakikati hileyle değiştirmeye kalkışanları “aşağılık maymunlar” yaptı. Balık avının yasaklı olduğu günde balık yakalamayanlar Allah’ın bu imtihanını kazandılar. İlahi afetten kurtuldular. Sınavı kaybedenlerse yasaklı günde hileli balık avı yapanlardı. Marifet zannı ile hileli balık avı yapanlar, yasaklı günde yakaladıkları balıkları ağlara hapsedip suda tutuyorlardı. Balık avının serbest olduğu günlerde de, o balıkları çıkarıp yiyorlardı. Sözün ve hakkın hakikatini değiştirip bozanlardan daha fena kimler olabilir?

İşi kılıfına uydurmak, kitabına uydurmak gibi anlayışlar işin olağanlığını bozmaktan başka ne nedir? Hakikatin yerine sahtesini koymak ortamı bozup suyu bulandırmak değil midir? “Bulanık suda balık avlamak” deyimi de, bu kıssadan hisse ile ortaya atılmış olmalı. Fırsatçıların görünmeyen yüzlerinin arkasındaki sır, her hâlde suyu bulandırıp bulanık suda balık avı hırsıdır. Sözü ve hakikati bozanlardan bir güruhta Salih Peygamber zamanında baş göstermiş.

Neml suresinden özetle anlattığım kıssada Allah: Semud kavminden sömürü sistemlerinin bozulmasından korkanlar, Salih Peygamber’e: “Bizim, senin peygamberliğine imanımız için delilin gerekir.” dediler. Peygamberliğin delili, mucizelerdir. O da, mucize olarak kayadan çıkan deveyi gösterdi ve halkına: “Sakın ha, bu deveye zarar vermeyin. O, istediği yerde yesin içsin. Allah’ın arzında gezip dolaşsın.” dedi. Bu ikaza rağmen şehrin ileri gelenlerinden “dokuz kişilik çete” o deveyi kestiler. Sonra da, Salih Peygamber’i öldürmeye kalkıştılar. O kavimden yeryüzünde bozgunculuk yapan dokuz kişilik o çete aralarında Allah adına ant içerek: “Mutlaka onu ve ailesini geceleyin öldüreceğiz. Sonra da biz, onların öldürülüşüne şahit olmadık. Biz doğru söyleyenleriz, diyeceğiz.”  diye, tuzak kurdular. Farkında değillerken Allah da, bir tuzak kurdu ve onların üzerine kayalar yağdırarak top yekûn helak etti.

Yaşamın her döneminde insanlardan birbirinin ensesinde boza pişirmek isteyenler olduğu kadar hakka önderlik edip adaleti icra ederler de olur. Allah, insanı bazen nimetle, bazen de musibetle imtihan eder. Kimisi imtihanı kazanır. Kimisi de kaybeder. Allah, mazlumları hukuk tanımayan şerirlerin şerrinden korusun.  Şer insanlar, insanların ensesinde boza pişirmekten çekinirler mi?

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ - 10 Şubat 2022 / Milli irade.