Değerli okurlarım, ne yazık ki halk arasında bazı asılsız söylentiler dolaşıyor. Bilerek konuşmak ve işin esasını bilip de konuşmak insana vakar kazandırır. Bilimselliğe ve realiteye önem veren toplumlar asılsız sözlere itibar etmezler. Dedikodular, batıl ve hurafe inançlara gark olmuş toplumlarda yaygındır.

Biz, işin esasına gelelim. En önemli bilgi insanın kendisini tanımasıdır. En değerli bilgi, insanın fani âlemde baki âlem için kendisine kazandırdığı değerdir. Her insan, kendi değerini kendisi kazanır.   Değer, bir etiket değildir. Satın alınarak yapıştırılamaz. İnsan, değerini tutum ve davranışları ile bulur. Sorumluluklarını yerine getirdikçe değer kazanır.

Her insanın sorumlulukları vardır. İnsan başta kendisine karşı sorumludur. Kendisine karşı sorumluluk bilincini taşıyan bütün sorumlulukların farkındadır. İnsanın kendisine karşı olan sorumluluğu merkez noktayı teşkil eder. Sonra diğer sorumluluklar sırası ile dalgalar hâlinde yayılır. Merkez noktadan hareketle kişinin kendisine can veren, kan veren, hayat veren velhasıl sayısız nimet veren yüce Rabbine karşı sorumludur. Daha sonra kişinin sorumlulukları ailesine, çevresine ve toplumun diğer katmanlarına doğru açıldıkça açılır.

İnsanın biri diğerinden ayrılmayan üç boyutlu sorumluluğu vardır. Birincisi kişisel sorumluluk, ikincisi dinsel sorumluluk ve üçüncüsü de sosyal sorumluluktur. Bu üç sorumluluk insan hayatı için hava, su ve toprak üçlüsü gibidir. Bir insan hayatını iki cihan saadeti için sağlıklı programlayacaksa mutlak kişisel, dinsel ve sosyal sorumluluk çerçevesinde yapmalıdır. Sorumluluk haritasını çizdikten sonra kişisel, dinsel ve sosyal sorumluluğun birlikteliğini değerlendirelim.

Konumuzun başlığı Cuma namazı ve Cuma hutbesi… Cuma namazı ve Cuma hutbesinin hayatımızdaki yeri nedir? Sorumluluğumuzun sınırları ne kadardır? Kime ve kimlere karşıdır?

Amentüye inanan insan Cuma namazı ve Cuma hutbesinde kişisel, dinsel ve sosyal sorumluluğunu unutmaz.

Cuma ne demektir, başta bunun adını hatırlatalım. Cumanın adı evvelden konmuş. Bize düşen sorumluğu hatırlatmak… Zorlamak değil… Çünkü zorlama yetkisini Allah, kendisinden başkasına vermiyor. Zorlama ve dayatma yetkisini Allah, peygamberlere dahi vermemiş. Bu noktayı yazımızın dışında tutalım. Cuma topluluk, kalabalık, cemaat ve cem olma gibi anlamlar taşır. Cuma günü de kişinin kendisine, ailesine, cemiyete, milletine ve diğer tüm insanlığa karşı sorumluluklarını hatırlar ve gereğini yerine getirir. Bu konuda bunun böyle olmasını yüce yaradan, Kur’an’ın Cuma suresinde istiyor.

Halk arasında Cuma günleri cumadan önce çalışılmaz. İş yapılmaz, anlamında pek çok martaval laflar dolaşıyor. Bu mabeyinle laflar safsatadan ibarettir.

Cuma suresinde Allah “Cuma vaktine kadar işlerinizle meşgul olun… Ancak Cuma vakti girdiğinde işlerinizi bırakın. Derhal Cuma’yı eda etmek için toplanın...  Hutbeyi dinleyin, Cuma namazını kılın… Sonra işlerinizin başına dönün.” Buyuruyor.

Cuma vakti Cuma hutbesinin okunduğu zaman ile Cuma namazının kılındığı vakittir. Cuma namazında, namazdan önce okunan hutbe cumanın iki farzından biridir. Diğer farzı ise iki rekât kılınan farz namazdır. Bu iki şartın yerine getirilmesiyle cumanın farziyeti yerine getirilmiş olur.  Ancak Cuma namazı on rekâttır. Dört rekât cumanın ilk sünneti… Hutbeden sonra cemaat halinde kılınan iki rekât cumanın farz namazı… Bu namaz mutlak surette cemaat hâlinde kılınmalıdır. Tek kişinin kıldığı iki rekâtlı farz namaz, tek kişi kılındığında nafile namaz olur. O günün öğle namazı dahi olmaz. Öğle namazının farzı olması içi mutlak dört rekât kılınmalıdır. Seferi değil ise… Cuma namazının on rekâta tamamlanması için dört rekâtta cumanın farz namazından sonra dört rekâtlı son sünnet kılınır. Evla olanı, on rekâta ilave olarak da dört rekâtlı zuhri ahir denilen sünnet namazını müteakiben iki rekâtta o günkü vaktin son sünneti kılınır. Toplamda on altı rekâta tamamlamaktır. Bu durum şartları müsait olanlar içindir.

Allah-u Teâlâ, okunan hutbeyi dinleme zamanı ile iki rekâtlı cumanın farzını kılacak kadar süreyi başka şeylerle meşgule yasaklıyor. Cumanın farzını eda etme vakti şartları elverişli olana bu meşguliyetin haricinde başka şeyler için müsaade verilmiyor. Cumanın sosyal boyutuyla anlamı toplumsal sorunlardan ve gelişimlerden haberdar olmaktır. Okunan hutbenin ikinci bölümünün kapsam alanı da budur.

Cuma günü okunan hutbe nasıl dinlenir? Hutbeyi dinlemenin adabı nedir? Cevabını tek cümle ile verelim. Namaz halindeymiş gibi dinlenir.

Cuma günü Cuma vaktinde iki ezan okunur. Birincisi önceden okunur. Bu cumanın bildirim vaktidir. Dış ezan denir. Dışarıda okunduğu için… İkinci ezana da iç ezan derler. Bu ezan, Cuma vaktinin başlangıcında hutbeden önce cami içerisinde okunan ezandır. Cumaya has asıl ezan bu okunan ezandır. Hz. Osman zamanına kadar Cuma günleri sadece bu ezan okunuyordu. Hz. Osman zamanında İslam olanların sayısı fazlalaşınca şehir halkı genişledi. Cuma vaktinden ahaliyi haberdar etmek için mescit dışında da bildirim ezanı okutulmaya başlandı.  O gündür, bugündür dış ezan okuma geleneği devam ediyor. Cumanız mübarek olsun! Cuma günün feyz ve bereketinden Allah’ım hepimizi hissedar etsin!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!