Bazı filmler, yalnızca izlenmez; duyulur, hissedilir, zihne kazınır. 1999 yılında vizyona giren "Altıncı His" tam da böyle bir film. Aradan çeyrek asır geçmesine rağmen, hala hafızalarda yer etmesinin bir sebebi var: M. Night Shyamalan’ın zekice kurgulanmış senaryosu ve izleyiciyi ters köşeye yatıran o efsanevi son sahne.

İtiraf etmeliyim ki, Altıncı His’i ilk izlediğimde ekranın karşısında birkaç dakika kıpırdamadan kalmıştım. Ne olduysa olmuştu ama nasıl olduğuna dair beynim dakikalarca hesap yapmayı sürdürmüştü. Bruce Willis’in oynadığı çocuk psikoloğu Dr. Malcolm Crowe ve Haley Joel Osment’in canlandırdığı küçük Cole Sear karakteri, sinema tarihinin en dokunaklı ikililerinden biri olarak kalbime kazındı.

Cole’un fısıldadığı o meşhur cümleyi kim unutabilir?

"I see dead people."

Çocuk oyuncu deyip geçmemek gerek; Haley Joel Osment, küçük yaşına rağmen öyle bir performans sergiledi ki, birçok yetişkin oyuncuya taş çıkardı. Tedirginliği, korkusu ve aynı zamanda kırılganlığı o kadar gerçekti ki, karakteri izlemek değil, adeta hissetmek zorunda kalıyorduk.

Filmin en güçlü yönü, yalnızca sürpriz sonu değil; aksine sonunu bilseniz bile ikinci, üçüncü izleyişte detaylara bakmaktan gözünüzü alamıyorsunuz. İşte bu da iyi sinemanın özü: sadece "ne" olduğunu değil, "nasıl" olduğunu da merak ettiriyor.

Shyamalan’ın yönetmenlik tarzı minimal ama etkili. Sessizlikleri konuşturuyor, loş ışıkla karakterlerin iç dünyasını görünür kılıyor. Filmin tonunda bir ağırlık var ama bu ağırlık, seyirciye fazla gelmiyor; aksine derinlik katıyor.

Film yalnızca bir korku ya da gerilim hikayesi değil, aynı zamanda bir vicdan öyküsü. Ölümle, pişmanlıkla, telafiyle ve kabullenmeyle ilgili. Cole’un hayaletlerle kurduğu ilişki, aslında insanların geçmişleriyle kurduğu bağların metaforu gibi. Görmezden geldiklerimiz, bastırdıklarımız, bizimle konuşmaya devam ediyor tıpkı Cole’un gördüğü ölüler gibi.

Bir köşe yazarı olarak değil, bir sinemasever olarak söylüyorum: Eğer Altıncı His’i izlemediyseniz, bu eksikliği mutlaka tamamlayın. Eğer izlediyseniz, tekrar izleyin. Çünkü bazı filmler bir defa izlenmek için değil, her defasında yeniden keşfedilmek için yapılır.

Son olarak...

Filmi izledikten sonra etrafınıza bir daha dikkatle bakacaksınız. Belki de sizin de çevrenizde "Görünmeyen ama hissedilen" şeyler vardır. Kim bilir?

Esen kalın.