Günümüz toplumlarının en büyük sorunu aile içi huzurdur. Aile bütünlüğüdür. Aile içi ilişkilerin
bozukluğudur. Bu toplumlar niçin bu kadar dejenere oldu? Niye aileler paramparça oluyor?
Aile içi ilişkilerin bozulduğu toplumlar, çökmeye mahkûmdur. Aile ilişkilerinin zayıfladığı
toplumların geleceği karanlıktır. Toplumları ayakta tutan en önemli unsur aile bağlarının sağlıklı
işleyişidir.
Aile, bir bireyin sığınabileceği en güvenli limanıdır. Kişinin başına muhtelif olumsuzluklar
gelebilir. Olumsuzluklar genelde çevreseldir. O olumsuzlukları yaşayan bireyin güvende barınabileceği
yer ailesinin yanıdır.
Aile birlikteliği gönül ilişkisiyle başlar. Beyinde bozulur. Ailelerin sağlıklı devamı, akıl ile
yürütülür. Aile, sevgiyle kurulur. Saygı ile devam ettirilir. Hakaret, haksızlık, yalan vs. ile de çöker.
Aile huzuru lezzetli yemek gibidir. Leziz yemekler nasıl bir hassasiyetle ortaya çıkıyorsa; aile
saadeti de ondan daha hassas davranışlar ile sağlanır. Bir yemeğin yapılışına ne kadar ilgi, o kadar
kalite olur. İlgi zayıfladıkça yemek ya yanar ya da çiğ kalır. Bir yemeğin lezizi pişmesi için aşçının bir
elinde tencerenin kapağı ve diğer elinde de kaşığı olur. Ocağa konulmuş yemek alâka ister. Kıvamında
hazır hâle gelmesi için dikkat gerekir.
Bir yemek lezzetli hazırlandığı kadar sofraya sunumda özen ister. Bir yemeği lezzetle
yiyebilmek için her şeyden önce adam gibi yemesini bilmek gerekir.
Kaşığın, çatalın, bıçağın, peçetenin vs. malzemelerin nerede ne zaman kullanmasını iyi bilmek
lazım... Yenecek yemeklerin sıralamasını doğru yapmak icap eder. Suyun hangi aşamada içilmesi bile
sağlık meselesidir.
Hazırlanan yemekte bir letafet, servis aşamasında iki zarafet ve yenirken de üç kültür olmadıkça
o yemekten alınan haz da o kadar olur. Bir, iki ve üç sayılarını niye işledim? Yemek yerken başta görgü
kurallarına bağlılık ister. Kültür ister. Sofraya oturmak ya da diğer bir ifade ile masada yer almak bir
dizayn ister. İnsanın sofrada oturma biçimi bir kültürdür. Yemek yerken ki hâl ve hareketler bir kültür
gerektirir. Yemekten kalkış biçimi bir kültür gerektirir.
Abur cubur veya şapır şupur yenilen yemekteki vaziyeti düşünün? Birisi, yemek sırasında sizin
karşınızda öyle davransa o anki tutumunuz ne olur?
Yemek hâlini bu şekilde tasvir ettikten sonra gelelim aile içi huzurun durumuna: Aile içi ilişkiler
ilgi ister. Fedakârlık, vefa, sevgi, saygı, hoşgörü, samimiyet, ciddiyet ve dürüstlük ister.
Aile içi ilişkilerin bozulmasına en büyük sebep tahammülsüzlük, yalan, adalet, hakaret, ihanet,
kapris gibi kötü tutum ve davranışlardır.
“Parayla saadet olmaz” diyen, ne kadar da güzel söylemiş. Bazen de “ne kadar para o kadar
köfte” derler. Bu söz de doğrudur. Birinci sözü somut olarak ele almak gerekir. İkinci sözü mecazi
manada değerlendirmek daha yerinde olur.
Saadet için para birincil öncelik olsa idi, saadetli yaşam içine kadar para gerekirdi? Miktarı ne
kadar olmalı idi? O Hâlde, parası bollar dünyanın en saadetli insanları mı acaba? En saadetsiz insanlar
parası kıt olanlar mı? Bu sorulara verilebilecek cevaplar ne olabilir?
İhtiyaca yetecek kadar para aile saadetinin en baş müsebbibidir. İhtiyaçlar kişiden kişiye,
zamandan zaman göre değişiklik gösterebilir.
Ne yazık ki günümüz toplumunun değer yargıları değişti. Varsa da madde, yoksa da madde.
Kafaların içi de, dışı da madde ile cilalanınca insanın gözü başka değerleri görmez oldu. Görülüyor ki,
madde insanları mutlu etmiyor. Tek kanatlı kuşlar uçamaz. Kuşun sağlıklı uçuş yapabilmesi için iki

kanatlı olması lazım… Yağlıklı yaşam için insani değerler lazım… İnsanın mutlu bir hayat sürmesi için
denk değerlerinin olması gerekir. Hem maddi ve hem de manevi değerlerin işler olması gerekir.
Yok öyle… “Bir dönüm bostan, yan gel yat Osman!” ailede sağlıklı her ferdin mutlak çalışması
icap eder. Sağlıklı ailelerde herkesin görevi bellidir. Ailede babanın fonksiyonu, geminin kaptanı gibidir.
Aile içi karşılıklı jestler işlemedikçe aile bağları zayıflar.
Ailede, anne ile babanın en önemli vazifesi yaşadıkları topluma adam gibi evlât yetiştirmektir.
Anne ve babanın en büyük ideali yaşamak ve yaşatmaktır. Kendileri yaşayacak çocuklarını da
yaşatacaklar.
Yok öyle şey çocuğu doğur, sokağa salıver gitsin. Ey anneler ve babalar, böyle yapmakla
ömrünüz boyu yaptığınız en büyük kötülüğü kendi çocuğunuza yapmış olursunuz.
Ey toplum, ey aileler ve ey ben aklıselim insanım diyenler! Sokağa salıverilecek çocukları
peydahlamadan önce yeterince düşünün. O zavallıları sokak çocuğu yapmayın. O masumları perişan
etmeyin. Sonunda kendiniz de pişman olmayın.
Âlemde insan olarak var olmak bir şereftir. Yüce bir onurdur. Bir aileye mensubiyet, Allah’ın
insana büyük bir lütfudur. Bir anne ile babanın çocuklarına en büyük armağanları, o çocukları aile
ortamında yaşatmaktır.
Düşünün bir çocuk için en mutlu ve huzurlu olduğu anı? Bilmeyenlere, ben söyleyeyim. Onlar
da, maziye dönüp baksınlar. Bir çocuğun en mutlu ve huzurlu anı anne ile babasının ellerinden tutarak
onların arasında yürüdüğü andır.
Ey anneler ve babalar, kapris vb.ler uğruna çocuklarınızı huzur ve mutluluktan mahrum etmeyin.
Anne ya da babadan mahrum bir çocuk için değerli olan şeyi siz söyleyin? Para mı, mal mı, anne mi,
baba mı yoksa annesi ile babasının birlikteliği midir?