Yaşadıkları yere aşık, başka yerlerde gördüklerini yaşadıkları yerde de olsun diye çabalayanlara, yaşadıkları yerin değerlerine sahip çıkanlara kent sevdalıları denilir. Ve kent sevdalılık kişide daha çocukluk yaşlarında başlar. Doğdukları büyüdükleri yere bir başka gözle bakarlar. Hatta filme alır gibi bakmışlardır. Yıllar sonra yaşadıkları yer ile ilgili her şeyi onlar bilir, onlara danışılır. Canlı tarih kitabı gibidirler.

101 ESK  (2)

     Ahmet Atuk, Eskişehir’in birkaç sevdalısından biridir. Aynı mahallenin insanlarıydık, aynı sokakta birkaç ev ara ile oturduk. Aramızda sadece selamlaşma vardı. Eskişehir Sanatçılar Birliği’ni kurduğumuzda, ben Eskişehir’in eski Halkevleri döneminden sanatçıları araştırmak, onları aramıza almak üzere görevlendirilmiştir. Vilayet’in yan tarafında Merkez Kırathanesi, Değirmen sokakta Şairler kahvehanesi, Hamamyolunda Mehmet Tunçer’in resim atölyesi bir de Kızılay durağındaki meyhanede buluşuyorlardı. Biriyle tanışınca o başkasıyla tanıştırıyordu. Ben de onları tanıtan yazılar yazıyordum ya da onlarla röportajlar yaparak Abdülkadir Gürol’un “Eskişehir” gazetesinde yayınlıyordum. Bir gün Ahmet Atuk ile karşı karşıya geldik, çantasından bir kağıt çıkarıp verdi. Bir isim yazılıydı. Bu Eskişehirli bir şair tanıyor muşun? Bir araştırıver, dedi. O ismi ilk kez duyuyordum. 1940’lı yıllarda Eskişehir’de 7 Gün Şairleri denilen şairlerden biri idi. Ahmet Atuk beni sadece yaşayanlara değil, daha önce yaşamışları da araştırmaya yöneltmişti. Bunu da bilinçli yapmıştı. Bu beni sadece sanat yazarı olmamla bırakmadı Eskişehir’de sanatın dününe de yönlendirmiş oldu.

     Ahmet Atuk’u herkes sadece Eskişehir’in eski fotoğraflarını toplayan biri olarak tanıyor. Oysa Eskişehir ile ilgili yazılmış çizilmiş her türlü bilginin de arşivini yapıyordu ve ciddi koleksiyoner ve araştırmacı idi. Elindeki eski Eskişehir fotoğrafların kim tarafından çekildiğine kadar araştıran bilgi sahibiydi.

101 ESK  (1)

     Ahmet Atuk sadece sahip olma duygusunun dışında onları cömertçe paylaşma duygusunu da taşıyordu. Örneğin; Odunpazarı Belediyesi’nin yayınladığı  “101 Eskişehir” albümünde elindeki fotoğrafları paylaştı. Onlardan kimisi takvim yaptı kimisi çerçeveleyerek iş yerinin duvarına astı. Atuk, o fotoğrafları herkes görsün diye Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde de sergiledi.

     Dünyanın her yerinde yaşadıkları yer ile ilgili koleksiyonlar yapanlar vardır. Bunlar ellerindeki dökümantasyonlarını sergilerler, parasal durumu olanlar ya da birkaç koleksiyoner bir araya gelenler müzeler kuruyorlar. Dergilerde, kitaplarda yayınlıyorlar. Bu bir bilinç meselesidir ve paylaşmanın verdiği bir haz vardır. Bunu Ahmet Atuk’da görüyorduk. Ayrıca koleksiyonunu yaptığı alanı iyi takip ediyordu.

     Onu hep saygıyla anacağız. O bu kentin sevdalılarındandı…

Bir şey ile ilgilenmek

İnsan dünyaya sadece çalışmak için gelmiş olsa idi, yaşam çekilmez olurdu. Onun için kendisine de zaman ayırmalı. “Boş zaman” denilen ara zamanlarda bir şeylerle ilgilenmeli, resim yapmak, fotoğraf çekmek gibi sanatın bir alanıyla ilgilenmeli. Ünlü tiyatro adamımız Özdemir Nutku, bir Almanya’da öğrencilik yıllarından bir  anısını anlatmıştı. Nobel ödüllü bir kimya profesörü ile yemekte yan yana otururken  profesör Nutku’ya sormuş “Boş zamanlarında ne yapıyorsunuz?” diye. Nutku; gezerim oturur dinlenirim gibi yanıt vermiş. Profesör “Ben amatör tiyatro topluluğunda tiyatro yapıyorum” demiş. Tiyatronun ya da sanatın insana kazandırdıklarını anlatmış. Bizde, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit şairdi, şiirler yazıyor, dünya şairlerinden şiirler çeviriyordu. Onu diğer partilerin başındakiler “hayallerinin peşinde şair” diyerek küçümsüyorlardı. Ecevit “bir siyaset adamının bütün yaşamı ve dünyası siyaset olmamalı, olursa onun siyesette bile yararlı olamayacağına inanıyorum. Her siyasetçinin başka dünyası da olmalıdır” diyor.

Erdal

     Eskişehir Sanat Ödülleri töreninde Yılın Fotoğraf Ödülünü alan bir Göz doktoru, Erdal Kabadere. Kuş fotoğrafçısı. Kuşları fotoğraflamak fotoğraf sanatında çok zor bir alan. Eskişehir Sanat Derneği’nin Fotoğraf Grubu Başkanı Nilüfer Sezer, Erdal Kabadere’yi tanımak, tanıtmak üzere “Eskişehir Sanat” dergisinin son sayısında, onunla bir söyleşi gerçekleştirmiş. Erdal Kabadere “Pandemiile birlikte Porsuk çayını kenarında gezerken kuş fotoğrafçılığına başladım” diyor. Kuş fotoğrafçılığı sayesinde yeni arkadaş çevrem oldu. Doğayı, kuşları tanıdım. 2021 yılında Kuş fotoğraflarıyla ilgili siteye 110 kuş türünün fotoğrafını yükledim diyor. Bataklıkları Belediyeler niçin kurutmuyorlar diye düşünürdüm. Meğer bataklıklar kuşlar için ne kadar önemliymiş onu anladım” diyor.

    İnsanın insana anlatacağı, paylaşacağı, geride bırakacağı bir şeyleri olmalı. Hiç bir şey ile ilgilenmemek zayıflıktır. Ben anlamam demekte aynı şeydir. Birşeyle ilgilendiğinizde o konu ile ilgili mutlaka çevre vardır. Sanat dernekleri bunun için vardır.

     Ben hiçbir şeyden anlamam demeyin. Ünlü öykü, roman yazarı Fürizan ilkokul mezunudur. Orhan Kemal, Yaşar Kemal orta okulu bitirememişler. Aziz Nesin, Fazıl Hüsnü Dağlarca askeri okul mezunudurlar. Erdoğan Bozok kasaptır, Beytullah Heper manifaturacıdır. Ünlü Türk Evleri fotoğrafçı ev kadınıdır. Ünlü şiir eleştirmeni Mehmet H. Doğan pilottur.