Bir toplumda yaşam kadın erkek diye ayrılmaz. Nasıl ki tarlada beraber ekip biçiyorsa, fabrıkada da mühendis işçi, bir iş yerinde müdür, okulda öğretmen, üniversitede de profesör, ülke yönetiminde siyasetçi, mahkemede savcı, tiyatroda oyuncu, duygularını dillendiren şair ya da ressam, heykeltıraş olabilir. Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi toplumun yarısını geliştirip diğer yarısını cinsiyet ayrımı nedeniyle her şeyden mahrum etmek bir toplumun gelişmesine engeldir.
İnsanlık tarihine bakınca gelmiş geçmiş tüm uygarlıklarda kadın sanatçılar, kadın hükümdarlar görürüz. Antik çağın tanrıları arasında kadın tanrı (Kibele) da vardır. Bizdeki esin kaynağı olan ilham perileri gibi antik çağın Musaları vardır. Sayıları dokuz olan bu Musaların hepsi kadındır. Kimisi flüt çalmadan, şiirden görevlidir. Kimi danstan. Kimisi de şarkılardan…
İlk şairlere bakıyoruz bazıları kadın. Biri Babil’de sevdiğine şiir yazmış, biri Anadolu’nun Ege kıyısında. Osmanlı dönemimizde 15. yüzyılda, 18. yüzyılda çok sayıda kadın şairlerimizin olduğunu görüyoruz. Hatta Eskişehir’in Osmanlı dönemindeki şairlerin yarısı kadın.
Belgesel flimlerde gördüğümüz Kurtuluş savaşımızda kadınımız cephede askerimize silah taşıyor.Ülke savunmasında canla başla mücadelede. Ne olmuşda kadın bütün uygar da dediğimiz toplumlarda geri plana çekilmiş. Bunu anlamakda zorlanıyorum. İşte büyük önder bunun farkında ve yaşamın her alanında kadınımıza bunun kapılarını açıyor ve bugün kadınlarımız her alanda yerlerini almış durumda. Ben sanat dünyamızda yakın dönemimizdeki kadınlarımızdan bahsetmek istiyorum.
Edebiyatımızda Halide Edip Adıvar, Kerime Nadir, Güzide Sabri, Peride Celal, Gülten Akın,,Nezihe Meriç, Adelet Ağaoğlu ilk anımsıyabildiklerim Bugün şiir, öykü ve roman alanımızda yazarlarımızın arasında kadın yazarlarımızın daha çok olduklarını görüyoruz. Resim-Heykel alanında da öyle. Müfide Sadri, Harika Sirel, Celal Sofu, Sabiha Bozcalı, Güzin Duran, Fahrünisa Zeyd, Maide Aral, Sabiha Bengütaş, Lerzan Bengisu, Müfide Çalık, Füreya, Beril Anılmert, Alen Ebuzziya, Ruzin Galatalı bunlarda övüneceğimiz sanatçılarımız. Daha tiyatroda, sinemada, müzikte Afife Jale, Bedia Muvahhit,Meriç Sümer, Suna Kan, İdil Biret, Yıldız Kenter, Ayla Algan daha nice isimler ve dünya ya adımızı duyuran sanatçılarımız.
Eskişehir’de her 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Eskişehir Sanat Derneği bir sergi düzenleyerek bu günü kutluyor.
Yılın Kadın Sanatçısı Ödülünü Kaat-ı Sanatçısı Nagihan Yılmaz Sezgin aldı
Eskişehir Sanat Derneği kurulduğu 2002 yılından beri, her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü büyük katılımlı sergilerle kutluyor ve bu sergide her yıl bir sanatçıya da Yılın Kadın Sanatçısı Ödülü veriyor. Bu ödülü kimi yıl bir ressam, kimi yıl bir şair, kimi yıl bir lületaşı sanatçısına veriliyor. Bu yıl, bu ödülü unutulmaya yüz tutmuş, geleneksel sanatlarımızdan Kaat-ı Sanatını Eskişehir’de sürdüren bir kadın sanatçımıza verdi. Bu sanatçımız Nagihan Yılmaz Sezgin…
Kaat-ı sanatı bir Osmanlı sanatıdır. Katı, sözlük anlamında kesmektir. Kağıt veya deri üzerine kesme ve oyma sanatıda denilir. Daha çok kağıt üzerine çok ince iş olarak uygulanmasından daha çok kağıt oyma sanatı olarak da bilinyor. Güzel yazı ve motifleri “Revregen” denilen ucu çok keskin eğri bir bıçakla oyarak renkli zemin oluşturacak başka bir kağıt üzerine yapıştırılması ile yaratılan sanat eseridir. 14.yüzyıldan beri örnekleri biliniyor ve en eski en önemli eseri Topkapı Sarayı Koleksiyonunda yer alıyor. Hatta Kanuni Süleyman döneminin en önemli önemli sanat olarak geçiyor. Bu sanatta yazılar kadar süslemeler, çiçekler, vazoda çiçekler, ağaçlar, doğa görüntüleri ve kuş gibi hayvanlarda yaygın olarak kullanılmış. Zamanla da üsluplaşmış soyutlamalarda yapılmıştır. Bu sanat günümüz de Çin’den Romanyalı sanatçılara kadar yaygın olarak kullanılan sanat olmuş, hatta 2-3 metre boyutlarında dekor amaçlı da kullanım alanı bulmuştur. Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu sanatlarımızın Güzel Sanatlar Akademisinde Bölümünün açılmasını ve günümüz sanatçıları elinde gelişmesini, yaşamımızda yer almasını istemiş, çalışmalar yapılmışsa da öğrenciler tarafından ilgi görmediği için sonuç alınamamış.
Herkes yağlıboya, suluboya resimler yaparken Eskişehir Sanat Derneği üyelerinden Nagihan Yılmaz Sezgin bu ince ve zor sanatı seçmiş, eserler veriyor, kişisel sergilerini açıyor, derneğin karma sergilerinde eserlerini sergiliyor.
Nagihan Yılmaz Sezgin 1964 Bursa Gemlik doğumlu Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği Bölümü mezunu, 35 yıl resim öğretmenliğinden sonra emekli olmuş, Türk –İslam Sanatları uzmanı, ünlü sanatçı Süheyl Ünver’in kızı GülbünMesara’nın kitabıyla tanışarak başlamış. Araştırmlarıyla kendisini geliştirmiş.