Yunus ve Mevlana, Anadolu topraklarını Türk-İslam kültürüyle yoğurup “Türk yurdu” yapan alp erenlerden ikisi... Maksadım, onları birbiriyle kıyas değil. Evrensel zaviyeden insanlık barışına bakışlarını irdelemek… Kültür anlayışlarının ortak yanları, ilahi buyruk desturlu odluğu belli... Onlar, insan için sağlıklı gıdalardan biri incir ve diğeri de zeytin gibidir. Bu iki meyve türü yaradan tarafından kelam-i kadimde övülmüş. Şifa kaynağı oldukları buyrulmuş. Daha ötesine geçmek kendilerine ve kültürlerine saygısızlık olur.

 

Maksadım, UNESCO’NUN Yunus Emre ile Mevlana Celaleddin-i Rûmi’ye verdiği değeri mütalaadır. UNESCO, 1973 yılını Mevlana’nın 700. Vuslat yılı ilan etmişti. 34 yıl sonra da 2007 yılını onun 800’üncü doğum yılı kabul etti. İçinde bulunduğumuz 2021 yılını da, YUNUS EMRE YILI ilanı ulusumuzu bir kez daha onurlandırdı. Yunus ’da, Mevlana’da bizim kültür değerlerimiz. Onların değerlerinden uzaklaşmak, benlik yozlaşmasıdır.  Yunus ve Mevlana’nın akıllara hitap ve vicdanlara bakışları gök kubbede yansıyan güneş ışınlarıyla yağmur damlalarından oluşan gökkuşağı bileşenleri gibidir. Gökkuşağındaki güzellik, zenginlik ve sırlar misali onların kültürel değerlerinden alınan hazla faydalanmasını bilene ne mutlu! 

 

Yunus ve Mevlana ilkelerini Taha suresi, ayet 13’de: “Ben, seni seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle!” diğer yandan Hûd suresi, 112. ayette: “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” emrinden almışlar. İsra suresi ayet 53’de “Kullarıma söyle, insanlara en güzel sözleri söylesinler…” şeklindeki davranış biçimine dikkatle kulak verip akıl erdirmişler.  Araf suresi, ayet 199’da: “Sen, af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.” ikazına kulak asıp gönül vermişler. Bakara suresi, ayet 281’de ise: “Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığının karşılığı verilecek, hiç kimseye haksızlık yapılmayacaktır.” gibi ilahi uyarılar onların ortak bahsi mevzuları olmuş. Onlar, dünya ile ötesinin yaşam ahengini bozmak için değil güzelleştirmek için gayret sarf etmişler.

 

Yunus Emre ve Mevlana Celaleddin’in hasbihal kitleleri akıl sahipleridir. Onlar, karşılarında düşman ya da istenmedik kitleler peydahlamaktan uzak durmuşlar. Hiç kimseyi ötekileştirmeden herkesi kucaklayıcı değerleri ideal edinmişler. Sevgi, dostluk, uzlaşı ve hoş görü gibi değerleri üstün tutmuşlar. Kendilerini insanlığın barışına adamışlar. O nedenle, gönüllerde taht kurmuşlar. Mevlana ile Yunus’a kulak verip onların kültür anlayışlarına göz atalım. Kültür, kültür denir de kültürün içeriğine pek bakılmaz. Kültür mü? Duyularla anlaşılmayan biçim ve konum gibi maddesel nitelikleri olmayan manevi değerlerdir. Bu değerlere tinsel değerler denir. Bir toplumun tinsel özelliğini, duyuş ve düşünüş birlikteliğini oluşturan geleneksel yaşayış türünün tümüdür. Düşünceden sanata ve sanattan bilgiye beğeni kazanmış değerler manzumesidir.

 

Gayem, yukarıda andığım ayetleri tefsir veya yorum değil. Herkesin kendi aklı çapında bu ayetlerden çıkarabileceği derslerin olabileceğini vurgulamak... Taha suresinde geçen ayetin doğrudan muhatabı Hz. Musa’dır ama onun şahsında tüm insanlığa bildirgedir. Hûd suresinde verilen emirse Hz. Peygamber’e hitaben bütün Âdemoğullarının davranışlarına çeki-düzen ayar göstergesidir. Kur’an’ın pek çok ayetinde düşünce ve davranışlarda mutedil ve ölçülü olunması bildirilmiş. Hiç kimseye ölçüsüzlük veya hak gaspı yetkisi tanınmamış.

 

Yunus: “Sevelim, sevilelim! Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü.” gibi evrensel değerleri kendine özgü şiirin barışçıl diliyle ifade etmiş. Mevlana’da değerlerini “Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün. Ne olursan ol, yine gel.” derken, kendine has anlayışıyla mesnevi türünü benimsemiş. İkisi de, okunması ve dinlenmesi kolay, kulağa hoş gelen tarzlarda meramlarını anlatmışlar. Onların bu anlatımları, anlayan akıl için ibretlik derslerle doludur.   Onlarda amaç aynı, tarz faklı... Üslup ve ifade itici değil gönül okşayıcı. Kırıcı değil yapıcı… Yunus’un “Benim bunda kararım yok ben bunda gitmeye geldim. Tüccarım, malım çok alana satmaya geldim / Ben gelmedim dava için benim işim sevi için. Dostun evi gönüllerdir gönüller yapmaya geldim.”  bu dizeleriyle yazımı noktalıyorum.

Ömrünü uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!