Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir Planlama Bölümü Şehircilik Tarihi Araştırmaları sırasında karşılaştıkları Fransız kent plancısı-mimar Jacques-Henri Lambert'in 1938-1939 yıllarında Eskişehir üzerine yaptığı, gün yüzüne çıkmamış kent planı ve çalışmaları, Saha-Data Araştırma tarafından, Fransız Anadolu Araştırmaları Merkezi, Fransız Kültür Merkezi ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin katkısıyla ilk defa  Büyükşehir Belediyesi’nin Kent Müzeleri Kompleksinde sergileniyor.

şehir plancısı

1884-1961 yılları arasında yaşayan ve birçok önemli kentin planlama sürecinde çalışmış olan Fransız mimar, tasarımcı ve şehir plancısı J. H. Lambert'in gözünden 1938-1939 yıllarında çalıştığı Eskişehir planları, kentin belleğine büyük katkı sağlayacak. Erken Cumhuriyet Dönemi Türkiye'sinde İstanbul, Erzurum ve Trabzon'da da önemli planlama çalışmaları yapan Lambert'in, Eskişehir için yaptığı çalışmaları günümüzde pek bilinmiyor. 1906'da ÉcoleNationaledesBeauxArts'dan mezun olan Lambert'in Anadolu'daki çalışmalarından biri olan Eskişehir planı üzerine odaklanan sergi, bu maküs talihi bir nebze değiştirmeyi amaçlıyor. Mektup, resmi belge, fotoğraf, not defteri, eskiz ve plan gibi bir dizi özgün muhtelif belge, Eskişehir'i Lambert'in gözünden görmek isteyenler için sergileniyor.

Sergi açılışında konuşan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen “Lambert’in, Eskişehir için yaptığı çalışmaları günümüzde pek bilinmiyor. Lambert’in Anadolu’daki çalışmalarından biri olan Eskişehir planı üzerine odaklanan bu sergi, bu makûs talihi bir nebze değiştirmeyi amaçlıyoruz.” dedi. Araştırmalara verdiği destek için Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve ekibine teşekkür eden Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülşen Özaydın ve Saha-Data Araştırma Şirketi’nden Murat Tülek, sergiye özellikle genç şehir plancılarını ve mimarları davet ettiler. Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü adına konuşan ve J. H. Lambert’e seslenen Jean François Pérouse ise, “80 yıl önce çalıştığın Eskişehir’de bu sergi vesilesiyle nice maceralar sonrası kavuşuyorsun. Ne mutlu sana!” dedi. Sergiye dönemin Eskişehir Valisi olan Yahya Sezai Uzay’ın torunu Lale Uzay Akalın da katıldı. Sergide yer alan eskiz, plan gibi belgeler  hayranlıkla incelendi.

İkinci sergi; ülkemizin önde gelen fotoğraf sanatımızın büyük ustalarından İbrahim Demirel büyük sezgisel yetiye sahip, gördüğündeki görüntünün derinliğini ortaya çıkaran, sanatçı duyarlığı yüksek, devamlı yeni temalar bulan ve onları kendi çizgisinde gerçekleştiren sanatçılarımızdan biridir ve foto-gerçeklik anlayışının en önde gelen usta fotoğraf sanatçımızdır. Bu yıl Ankara’da 21 Mart Dünya Şiir Günü için hazırladığı "İbrahim Demirel’in Objektifinden Şiirin Yüzleri Ankara" fotoğraf sergisi de Demirel’in siyah-beyaz fotoğrafda portre ustalığını sergiliyor.

ibrahim demirel-1

Tepebaşı Belediyemizin Ankara Çankaya Belediyesi iş birliği ile gerçekleştirdiği bu sergisi Ankaralı veya Ankara'da yaşamış, hayatta olan ya da yaşamını yitirmiş 115 şairin portresinden ve her şairin portresine eşlik eden bir şiirinden oluşuyor. Geçen ay “Atatürk’ten Sonra” adıyla Atatürk’ün yurt gezilerinde kullandığı trenini, Kuşadası’ndaki Tren Müzesi’nde görüp fotoğraflayıp kendi anlatın dilinde sanatseverlere fotoğraf  sergisi olarak diyesi’nin sergi salonunda bu sergisiyle buluşturdu.sunmuştu. Şimdi yine Tepebaşı Belediye Başkan Yardımcı Nuray Çayır’ın konuşmasıyla açılan sergideki 115 şair portresi fotoğraf sanatçıları için ışığın portredeki kullanımını göstermesi bakımından da bir okul özelliği taşımaktadır.

İbrahim Demirel 1941 Malatya doğumlu, Önce Akçağdağ Öğretmen Okulunu bitirmiş, sanatçı yanı onun Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Foto-Grafik Bölümüne götürmüş. Orayı da bitirdikten sonra Gazi Üniversitesi İletişim ve Sinema Bölümünde öğretim üyesi yapmış. Yurt dışında aldığı pek çok ödülü var. İbrahim Demirel ülkemizin en çok sergi açan, en çok albümü yayınlanan ve ülkemizin her şehrinde defalarca etkinliklere katılan fotoğraf sanatçımızdır.

Sanat Derneği Başkanı Olmak

     Müzik eleştirmeni, araştırmacı yazar Evin İlyasoğlu 1 Aralık 2021 günü Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde “Müzik yazarının iş tarifi” başlıklı yazısında “Bir müzik yazarı mutlaka konser izlenimi yazmaz. Müzik gündemi kadar müzik tarihinden konular seçer” diyerek müzik kültürünün de işlenmesi gerektiğini anlatıyor. Onu okuduğum günlerde benim elimde de araştırmacı  Yavuz Daloğlu’nun yayına hazırladığı “Türk Devrimi’nin Tiyatro ve Opera Komitesi Raporu” kitabı vardı. Ben bunu niçin okuyorum, diye düşündüm.  Masamın üzerinde daha; Saime Hakan Dönmezer’in “Türkiye’de Baskıresimin Gelişimi Üzerine Analiz”,KadirŞişginoğlu’nun “Müze Kültürü ve Eğitimi”, Ekrem Akurgal’ın “Türkiye’nin Kültür Sorunları”, Muammer Sun’un “Türkiye’nin Kültür-Müzik-Tiyatro Sorunları”, Tamer Levent’in “Niçin Tiyatro” ,  “İlk Meclis’ten Günümüze Hükümet Proğramlarında Kültür-Sanat” gibi kitaplarım  var. Kitaplığımdaki kitapların çoğunu da bu tür kitaplardan oluşuyor.

     Niçin? Çünkü ben Eskişehir Sanat Derneği’nin başkanıyım . Ülkemin kültür ve sanatını tanımak, sorunlarını bilmek sorumluluğundayım. Çünkü, kültüre sanata ve insanına önem veren gelişmiş ülkelerde, ülkenin  kültür-sanat politikalarını, ülkedeki sivil sanat kurumları olan sanat derneklerinin oluşturduğunu, her sanat derneğinin başkanının ülkenin kültür bakanından daha donanımlı olduğunu ve sanat çevresinden geldiğini  biliyorum.

     Sanat dernekleri de,  hadi bir araya gelelim sergi açalım, bir araya gelelim şiirlerimizi okuyalım, bana başkan desinler derneği değildir. Sanat dernekleri işlevi olan, bulundukları şehirleri yaratan sivil kurumların başında gelirler.

     Bir şehrin Valisinin,  Belediye Başkanının da aslı pek çok işi vardır. Bir de geçici süre için gelip giderler. Şehrin kültür ve sanatını düşünmek, kısa ve uzun vadeli, geleceğe planlamasını yapmak sanat çevresinin kendi işidir.Tabi ki  sadece kendilerinin karar verip yaptıkları yapacakları da değildir. Nasıl ki göreve gelen vali, seçilen belediye başkanı ilk demeçlerinde şehri beraber yöneteceğiz dedikleri gibi şehirlerin bir kültür sanat konseyleri vardır ve  bu konsey Valilik, Belediye, Sanat Derneği, Sanat Eğitimi veren Üniversite  temsilcilerinden   oluşur. Bu konsey şehrin uzun vadeli kısa vadeli kültür sanat planını çıkarır  ve kurumlar arasında iş birliği ile uygulanır. İşler böyle  olmadığı için ne Yunus Emre’ye, ne de Lületaşı’na  ciddi bir şey yapılamıyor. Şehrin neye ihtiyacı var, sorunları ne? bilen yok. Bir şehrin sanat sorunları ayaküstü karar işi değildir. Şehrin kültür sanat sorunları nelerdirden gelmelidir. Oysa şehrin sanat sorunları araştırma konusudur. Örneğin şehirde yılda kaç sergi açılıyor, sergi taleplerinin kaçı karşılanıyor ya da bu şehirde yılda kaç şiir etkinliği yapılmalı? Şiir etkinliklerine ilgi sıradan mı, arkasında bir şiir kültürü var mı? Bunlar bilinmelidir.

    Bir sanat derneği kurumsal olmalıdır. Başındaki Başkanı bir orkestra şefi gibi yönetmek zorundadır. Bunun için bulunduğu şehri tanıyacak, ülkedeki kültür ve sanatı tanıyacak, dünya da neler yapılıyor, ülkelerin kültür politikalarını bilecek ve ülkesindeki eksikleri görecek. Bunun için kitaplar, her sanat dalının ayrı ayrı yayınlanan dergilerini izleyecek zorundadır..

     Ne demişler büyükler; “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz”  bilgi kulaktan duymalarla ya da hadi şunu yapalımla edinilen deneyim değildir. Sanat adamı çocukluğundan beri okuyarak, yazarak kendisini yetiştirmiş sanatçı gözü ve duyarlığı olandır Bilgiler, bir ömür düşlediğiniz hayallerle gerçekleşirse başarılı olunur.