CHP siyaseti, bir komedi filmi setine taş çıkartır, dedik ya, işte kanıtı!…

Bolu’nun “lafını esirgemez” belediye başkanı Tanju Özcan, X’te yine sahneye fırladı ve CHP’nin eski patronu Kemal Kılıçdaroğlu’na öyle bir salvo attı ki, ortalık toz duman…

“Sn @kilicdarogluk, lütfen ciddiye alınız! Laf ebeliği yapmayınız! Konuşturmayın beni!” diye başlayan paylaşım, adeta bir Yeşilçam dramından fırlamış. Özcan, Kılıçdaroğlu’nu, Muharrem İnce’nin “nasıl kaybettiğini”, “200 belediye, 130 milletvekili baskısını” ve 2014’ten beri CHP kurultaylarının kirli çamaşırlarını ifşa etmekle tehdit ediyor…

Sanki elinde bir “siyasi naber” dosyası, Kılıçdaroğlu’na “Ya sus, ya da ortalığı karıştırırım!” diyor…

Hadi bakalım, popcorn’ları kapın, bu tiyatro iğneleyici, pardon, iğneli battaniye gibi!..

Tanju Özcan, CHP’nin “huysuz ama sempatik” rock star’ı…

Şımarık çavuşu…

Bolu’da sığınmacı çıkışlarıyla, dobra üslubuyla manşetlerin gediklisi. 2023’te Kılıçdaroğlu’na “Değişim zamanı!” diye isyan bayrağı çekip partiden kapı dışarı edilmiş, Özgür Özel’in “Hadi gel, barışalım” demesiyle geri dönmüştü…

Ama belli ki Tanju Çavuş, eski defterleri yakmamış, aksine üstüne benzin döküp çakmağı hazır tutuyor…

Bu X paylaşımı, resmen Kılıçdaroğlu’na “Ya gölgenden çekil, ya da kurultay dedikodularını patlatırım!” resti…

“İnce’nin nasıl kaybettiğini ikimiz de biliyoruz” cümlesi, sanki bir dedektif filmi repliği: “Elimde kaset var, açar mıyım, yoksa susar mıyım?” Tanju Çavuş, o kaset Betamax mı, yoksa bulut mu, bi’ netleştirsen?

Paylaşımda “200 belediye, 130 milletvekili baskısı” diyor, “RTE’nin ekmeğine yağ sürme” diyor, “2014’ten beri kurultayları açarım” diyor…

E, hadi açsana Tanju Çavuş, niye bekliyorsun?..

Sanki CHP’nin arka odalarında dönen dolapları Netflix’e dizi yapacak, başrolü de kendine yazacak! Ama itiraf edelim, bu “Konuşturmayın beni!” havası, mahallede “Beni çıldırmayın, anlatırım ha!” diye bağıran dayının dijital versiyonu. Kılıçdaroğlu’nu, partiyi gölgesiyle yönetmeye devam etmekle suçluyor, ama üslup öyle bir üslup ki, sanki Kılıçdaroğlu’nu değil, bütün Ankara’yı düelloya çağırıyor!

Kılıçdaroğlu cephesinde ise çıt yok…

Ama hatırlarsınız, 2024’te Özcan’ın başka bir X patlamasında Kılıçdaroğlu, “Serseri mayın gibisin, cenazeme gelme!” diye lafı yapıştırmıştı…

Özcan da “Hakkımı helal etmem!” diye resti çekmişti. Bu kez Kılıçdaroğlu ne diyecek?..

“Tanju, klavyeni kırarım!” mı, yoksa “Sakin ol, bi’ papatya çayı iç” mi? CHP Sözcüsü Deniz Yücel, Özcan’ın bu “siyasi stand-up” gösterisini “partiye zarar verici” bulup disiplin sopasını gösterdi bile…

Geçen yılki kınama cezasından sonra Tanju Çavuş , bu kez kırmızı kart mı görecek, yoksa “Hakem de Kılıçdaroğlu’nun adamı!” diye tribünlere mi oynayacak?..

Özgür Özel, yerel seçim zaferiyle CHP’ye “yeni bir soluk” getirmeye çalışıyor, ama Tanju Özcan’ın bu X füzesi, o soluğu kesmeye niyetli. Kılıçdaroğlu’nun gölgesi, hâlâ parti koridorlarında “Ben buradayım!” diye bağırıyor…

Özcan’ın “AKP’nin ateşine odun atıyorsun” suçlaması, Kılıçdaroğlu’nun etkisinin muhalefeti çatlattığı iddiasını körüklüyor…

Ama Tanju Çavuş , sen bu iğneli çıkışlarla CHP’yi mi birleştiriyorsun, yoksa Bolu’dan sıkılıp Ankara’da dedikodu programı mı başlatıyorsun?..

“Konuşursam fena olur” diyor, ama konuşsa kimin fena olacağı meçhul: Kılıçdaroğlu mu, CHP mi, yoksa X’in karakter sınırı mı?

Bu X paylaşımı, CHP’nin içindeki “eski-yeni” kavgasını sahneye taşıyan bir komedi-trajedi…

Özcan, 280 karakterle hem iğne batırıyor hem güldürüyor…

Ama siyaset, iğnelerin değil, sağduyunun kazandığı bir arena…

Tanju Çavuş, bir dahaki paylaşımda bi’ espri patlat, ama lütfen, “Kılıçdaroğlu’nun kasetleri” esprisi olmasın, o baydı!

CHP’nin bu “aile kavgası”nı izlerken, bir yandan gülüyoruz, bir yandan “Yahu, 2028 seçimleri öncesi bu ne curcuna?” diyoruz…

Hadi Tanju Çavuş, sahne senin, ama bu tiyatroda son gülen kim olacak, orası muamma!

AZ DA SAĞLIK….

Yapay zekâ geleceği projekte eder ama yönü belirleyen hâlâ insan aklıdır. Ekonomiyi YZ okuyabilir, ama belirsizliği yönetecek olan sezgidir, iradedir, liderliktir. Veri analiz eder ama istikrar duygusunu teknoloji değil, insanlar inşa eder.

Tıp da aynen ekonomi gibidir.

Modern tıbbi teknoloji elbette yeri geldiğinde mutlaka kullanılmalıdır ve çok da işe yarar ama son tahlili hekim yapmalıdır…

Hekimin katkısının olmadığı hiçbir teşhise güvenilemez…

ESKİLERDEN…

DSP, Ecevit’in “halkçı” ideallerini yaşatma platformuydu…

CHP’yi, elitist ve hiziplerle dolu bir bataklık olarak görüyordu…

1987’de siyasete döndüğünde, CHP’ye “Hadi barışalım!” diye el uzatmak yerine, DSP ile kendi yolunu çizdi…

1999’da başbakanlık koltuğuna oturduğunda da, “Bak, gördünüz mü, CHP’siz de olur!” der gibiydi…

Ama gerçek şu ki, Ecevit’in DSP’si, CHP’nin gölgesinden tam kurtulamadı.