Yazının başlığını garipsemiş olabilirsiniz. Aynı zamanda bugün “fanteziye  kaçacağımı” sezinleyenler de olacaktır!..

Konumuz aslında Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti’nin haberleşme sitesindeki duyuruyu aldığımda başlamış oldu;

-Arkadaşlar bu yıl 1 Mayısta, Türkiye Gazeteciler Sendikası Eskişehir Temsilciliği, Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Cemiyetimizin birlikteliğinde ki organizasyon ile alanlarda olacağız.”

Açıkçası, 60 yıllık meslek geçmişimde heyecanlandığım anlardan biriydi. Hem meslek örgütlerinin bu “ilk birlikteliğinden” hem de pek çok meslektaşım gibi bendenizin de;

-İlk kez kalabalıklarla 1 Mayısı kutlayacak olmamdan!..

Öyle ya, mesleğin ilk yıllarından başlayarak 1 Mayısların takipçisi, habercisi olmuştum. “Yani”si şudur dostlar;

-İlk kez  milli olacaktım!..


***


Buluşmaya geç kalacağım endişesi ile Ihlamur  Kentten atladım taksiye. Emekçi olduğunu düşündüğüm taksiciye “Bayramımız kutlu olsun” selamı sarkıttım “Eyvallah Abi” dedi ama biraz sonra farkına vardı;

-Bayram geçeli 10 gün olmadı mı?

Biraz sıkılarak “1 Mayıs İşçi Bayramı” deyince içtenlikle “Tuh ya, ben unutmuşum bugün 1 Mayıs olduğunu” deyince rahatladım! Üstelik “Esas bayram 14 Mayıs’ta” demesin mi;

-Enikonu gevşeyiverdim!..

Kısa yoldan gidişle Atatürk Lisesi önünde cebimdeki 150 liranın 50’sini uzattım Şöyle bir baktı “60 yazdı ama, sen bizdensin, yeter!” deyince ses çıkarmadan indim taksiden ve anımsadığımdan mırıldandım kendi kendime;

-Ya, daha 1 ay önce 40 lira değil miydi bu mesafe?


***


Ulus Anıtı’nın oralarda buluştuk, genci yaşlısı meslektaşlarla. TGS’den bir genç kızımız, amblemli gömlekler dağıtıyordu. Bir tanesini de bana verirken hatırlattı!

-Sendikamız gönderdi, buyurun.

Hatırlar ve kuşaklar geride kalmış. “Bir zamanlar ben de TGS’nin Merkez Yönetim Kurulu Üyesiydim” dedim gizli bir gururla. Kızcağız biraz mahcup “Aaa, duymuştum abi” diyecektir. Bir yandan da teselli duydum kendimce!..

-İyi ki amca, dede falan demedi!..

Bir 40-50 kişi toplanmıştık ama, “yeme-içme davetlerinden” eksik  olmayan kimileri yoktu işte!..

Koca, koca sendikaların, meslek odalarının ve de sivil toplum örgütlerinin arasında yürümeye başladık. Bir ara öndeki, gazeteci örgütlerinin pankartını taşıma onurunu veren gençlerden bir meslektaş “Bir slogan üretsen Hüsnü Abi” deyince dayanamadım.

-Gençler üretsin de biz bağırıp, alkışlayalım…



Özgür Basın!...

Kafilemize uygun bir klasik slogan bulunmuş, haykırmaya başlamıştık;

-Özgür Basın Susturulamaz!

Öyle de; susan da vardı, susturulan ya da satın alınan da…

Bir başka haykırışımız da, başta Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Çetin Emeç gibi katledilen arkadaşlarımız anons edildiğinde “Burada” diyerek ses vermek oldu tümüne.

O haykırışlarımız sırasında milletvekilimiz ve de meslektaşımız Utku Çakırözer de bizlerle birlikteydi.

-Sağ olasın, çok yaşayasın sevgili Çakırözer…

Cumhuriyet Meydanı’na geldik ama bir türlü giremiyoruz alana. Sonradan Bülent Özyazıcı’ya sordum nedenini;

-Alan küçük, katılım büyüktü!..

“İhtiyarlıktan” doğan yorgunlukla ve de “bahtiyarlıkla” ayrıldım arkadaşlardan…


***


Dönüş yolunda, geçmişte haberci olarak “katıldığım” 1 Mayısları anımsadım. Sabahın erken saatlerinden itibaren yasaklara uymayan sol örgütlerini kovalayan polisleri… Buna karşın organize bir şekilde ara sokaklardan fırlayıp, ilerde birleşerek bir meydana doğru koşuşturan gençleri, emekçileri  tekrar onların peşine düşen polisleri.

-Öğle saatlerine dek süren kovalamaca.



Komünistler toplandı!

Bir başka 1 Mayıs anısı diyelim. Sanırım yıl 1972, 1 Mayısı. Gazeteciler Cemiyeti ile Sendika şubesi Şenlier İş Hanında. Nereden aklına gelmişse kulakları çınlasın Aydın Beğiter bazı arkadaşlara güveç ziyafeti veriyor. Nedense ben katılmadım. Yenilip içiliyor, bitiyor olay. Ne var ki orada bitmiyor! Sonradan anlaşıldığına göre adı bende kalsın o sıra Cemiyet Başkanı olan bir arkadaş ihbarda bulunuyor;

-Komünist gazeteciler, yakalarında kırmızı karanfiller toplanmışlar 1 Mayısı kutluyor.

Tahmin edersiniz 12 Mart döneminin Sıkıyönetim zamanı. İhbar Merkez Komutanlığına. Ve İhbarda isimleri olanlar tek tek çağırılıyor. Ben dahil!..

Zamanın merkez komutanı “Koşal Albay” olarak hatırladığım bir subay. Güya “komünist buluşmasını” soruşturuyor. Nasıldı, kimler vardı, gibisine sorularla başlıyor;

-Ben yoktum ki, nereden bileyim kimler vardı!

Ya senin de ismin yazıyor, falan. Ben çağırılmamıştım gerçekten ama “Komünist” dedikleri de bir tek Mehmet Aktop abimiz!..  Ne kadar komünist tartışılır ama kendisi de öyle diyor, çevresi de öyle anıyor kendisini…

Elbet ne komünist toplantısı, ne de başka bi şey. Sadece Beğiter’in gönlünden kopmuş güveç çağırısı.

-O da 1 Mayıs’a denk gelmiş işte!..

Burada keselim, hayırlı olur!...