Türkiye bir kez daha adını dünyaya duyurdu. Ancak bu kez manşetler ne bir kriz, ne de bir tartışma için atıldı. Bu kez haber güzel: Türkiye, dünya turizm liginde dördüncü sıraya yükseldi.
Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün yayımladığı son rapora göre, 2024 yılında ülkemizi ziyaret eden yabancı turist sayısı tam 56,7 milyon. Toplam ziyaretçi sayısı ise 62,3 milyonu geçti. Bu ne demek biliyor musunuz? Fransa, İspanya ve ABD gibi devlerin ardından artık Türkiye geliyor. Beşinci sıradaki İtalya’yı geride bırakmış durumdayız.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un deyimiyle “turizmdeki gücümüzü bir kez daha tescilledik.”
Peki bu başarı tesadüf mü? Elbette hayır. Uzun süredir yürütülen tanıtım kampanyaları, otel yatırımları, gastronomi turizmine verilen önem, kültürel mirasımızın daha etkili sunumu ve güvenli destinasyon algısının artırılması gibi birçok faktörün etkisi var.
Son yıllarda sadece Antalya ve İstanbul gibi klasik destinasyonlar değil; Kapadokya’dan Mardin’e, Van Gölü’nden Karadeniz yaylalarına kadar birçok bölge turistlerin radarına girdi. Ayrıca dört mevsimi aynı anda yaşayabildiğiniz ender ülkelerden biri olmamız, çeşitliliğimizi en büyük avantajımız haline getiriyor.
Ülke içindeki birlik, beraberlik, gelen turistlere davranış biçimlerimiz; turistin memnun ayrılması, tekrar gelmesi, çevresine tavsiye etmesi demek.
Bu yüzden otellerimizin hizmet kalitesi, çevre duyarlılığı, kültürel hassasiyet ve yerel halkla kurulan iletişim de en az ziyaretçi sayısı kadar önemli hale geliyor.
Turizmi sadece döviz girdisi olarak değil, kültürel bir elçilik görevi olarak da düşünmek zorundayız. Türkiye’ye gelen her turist, buradan giderken sadece bir tatil anısı değil, bir Türkiye algısı da götürüyor yanında. İşte bu yüzden bu yükselişi kalıcı kılmanın yolu, insanımızın güleryüzünde, sokaklarımızın temizliğinde, tarihimizi anlatan rehberlerin samimiyetinde saklı.
Türkiye artık sadece tarihini anlatan değil, tarih yazan bir turizm ülkesi.
Türkiye Yüzyılı; her alanda hızla yol alıyor. Ne hoş…