Edebiyatçı yazar Rasim Özdenören, 1940 yılında Kahramanmaraş’ta dünyaya gelmiş. Kültür, sanat ve edebiyat dünyasında ün yapmış. Kardeşinin hastalığından çektiği acıları duygu yüklü sözlerle kendisinden dinlemiştim. Yazılarının ana teması da bir insanın acılara karşı nasıl davranması gerekliliğini ifadedir. Kardeşinin amansız hastalığını edebi bir dille anlatısını zengin kültürle sunması eserlerine sanat değeri kazandırmış.Gök kubbe altında hakkı hakça yazdı. Sorumlu yaşının hesabını vermek üzere de 22 Temmuz 2022 günü Hakk’a yürüdü.

Merhum Özdenören’le birkaç kez görüştük. O, lise yıllarımdaarkadaşlarımla kaldığım evde bir ay misafirimiz oldu. Ev, Orman Bölge Müdürlüğü karşısındaki Eskişehir’in Arifiye Mahallesi Postane Sokakta idi. Özellikle yazar, çizer ve okur takımının gelip gittiği bir evdi. Pek çok kişi gelir giderdi. Şu acı gerçeği esefle söylemeliyim. Birbirini çok sevdiği zannedilen insanların tamamına yakını ilerleyen zamanda birbirlerince tanınamaz kimlik ve kişiliğe büründüler. Böyle bir tutum kişilik oluşumunda servet ve şöhret tutkusunun ağır bastığından olmalı.

Rasim Özdenören’in Kültür Bakanlığında görev yaptığı 1976’nın Mart’ında İl Halk Kütüphanesine görevi icabı gelişinde bizim barındığımız evde kaldı. Misafirliği dile getirişimdeki maksat onun sistemli, ilkeli, idealist,arzulu ve enerjik çalışmasını günümüz gençliğine “ÖRNEK OLMASI” niyetiyledir. Ankara’da, 1996’nın Mayıs’ında DPT’nin asansöründe karşılaştık. Bir süre sohbet ettik. Geçmişi yâd ettik. Yaklaşık kırk dakikalık zaman diliminde yazılarında olduğu gibi geleceğe ışık tutan sözleriyle Allah’ın azamet ve adaletine dikkat çekiyordu.

Rasim Özdenören’in bir aylık misafirliği dönemindeki çalışmasına abartısız değineceğim. Devlet Memuru olarak Kültür Bakanlığına karşı sorumluluğunu ifa sonrası bizim evde saatlerce düşüncelerini daktilonun tuşları ile kâğıt üzerine işlerdi. Onun çalışma stilini anlatmakta kelimeler kifayetsizkalır. Gecenin hangi saatinde uyansam daktilosunun başında gördüm. İşine düşkün, düzenli ve içli bir yapıya sahipti. Bu tarzı sonraları erozyona uğradı mı bilemiyorum. Ama yazılarını uzun yıllar okudum.

Edebiyatçı Rasim Özdenören duygularını yazıya döküp kitaplaştırmış. Ekseriyetle yazılarını hikâye ve deneme türünde sunmuş. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları pek çok kez yayınlanmış. Ünlü düşünür aynı zamanda usta bir hikâye yazarı idi. Eserlerinde hayatın gerçeklerini hayal ürünleriyle desteklediği görülür. Şımarıp gurur ve kibre kapılmayan sanat erbabı mütevazı kişiliği yeğlemiş bir fani idi. Başlangıçların birer sonlarının idrakinde olan bir şahsiyetti. Keskin zekâsını servet ve şöhret uğrunda kullansaydı hakkı anlatan böyle güzide eserler bırakabilir miydi?

Edebiyat, sanat ve kültür adamının edebi kişiliğinden çıkarak birazda edebiyat, sanat ve kültür üzerinde duralım. Edebiyat, sanat ve kültür evrensel değerlerdir. Kişiyle kaim değillerdir. Edebiyat, sanat ve kültür bir çiçeği tamamlayan yaprakların renk ve biçimleri gibidir. Çiçeklerin arıda bala dönüştüğü misalle... Edebiyat, düşünce ve imgelerin söz ya da yazı ile etkili ifadesidir. Kültür, bir topluluğun tinsel özelliğini duyuş ve düşünce birliğini oluşturan gelenekle ilgili her türlü yaşayışın düzenli bilgisidir. Sanat ise bir duyguya da tasarının güzellikleriyle etkileyici anlatımıdır.

Rasim Özdenören ve arkadaşları Türk Edebiyatına yeni bir ekol getirdiler. Onlarda sanat anlayışı iki dünyanın birbirine bağıntısını kurmak, kurgulamak şeklinde tezahür etmiştir. Kendilerine özgü sanatlarını işlerken yaratıcının verdiği salahiyetle, toplumsal sorunları kamunun gündemine taşımayı görev bilmişler. O kuşağın pek çoğu her fani gibi ebedi âleme göçünhazırlığı “Her canlı yok olacak, ancak azamet ve ikram sahibi Rabin zatı hariç.” hükmünün farkındalığıyla yaşadılar.

Toplumsal sorunları kendi üslubunca dış dünyaya takdim edebilendir sanatçı. Sanatçı, yaşadığı toplumum öz kültürüyle yoğrulup toplumsal ahvali yeni yapılanmalara taşıyan insandır. Toplumun ufkunu açan, toplumun her kesimini kucaklayan ve toplumsal sıkıntıları omuzlayan kişidir, sanatçı. Sanatçının dili ya da eli hakikati ifade veya tasvirle mesuldür. Hakikati hakkınca takdim ve tasvir edemeyen sanatçı olamaz. 

Toplumların kültür, sanat ve edebiyat alanlarındaki en vahim sorunları kirli dil, şartlanmış zihniyet, kine bürünmüş niyet, hakikati göremeyen göz ve harama uzanan eldir.  Bir sanatçının baş vazifesi yaşadığı toplumukirli dilden temizlemek, şartlanmış zihniyetten kurtarmak, kine bürünmüş niyetleri hakkaniyetle arındırmak, hakikati göremeyen gözlere doğruları doğru göstermek ve harama uzanan elleri haramlardan bertaraf etmek için çaba sarf etmektir.

Edebiyat, sanat ve kültür dünyamızdan bir yıldızı daha kaybettik. Sanatçı yeri doldurulamayan insandır. Bir yapıtı aynı ayar, özel ve özelliğinde herkes işlediğinde o yapıt sanat değeri kazanamaz. Rasim Özdenören’de anlayışını evrensel ilkeler nitelinde yazı türüyle Türk Yayın Hayatına kazandırarak topluma olan sorumluluğunu yerine getirmenin huzuruyla Hakk’a yürüdü. Kendisine Allah’tan rahmet, tüm sevenlerine baş sağlığı dilerim.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ - 28 TEMMUZ 2022 / Milli irade