Başlıktaki vurgular, ardı ardına son üç gününün öne çıkan gündemleri. İkincisi çok çok önemli olsa da birinciyi öne almayı tercih ettim. Çünkü burada öncelik önemli değil, ikisi de birbiriyle bağlantılı olarak “içi içe geçmiş” konular..

Öncelikle seçim tarihi. Neredeyse, özellikle de Altılı Masanın  vücut bulmasından bu yana ve de toptan tüm muhalefetin isteği ve dillendirmesi seçim tarihi ile ilgiliydi;

-Seçim, hemen seçim, erken seçim!..

Buna karşılık Cumhur İttifakı’nın ana omurgasını oluşturan AKP ve MHP’nin liderleri, onların alt kademesindeki yöneticileri ilk anlarda. “Böyle bir şey olamaz, gündemimizde erken seçim yok” demekteydiler.

Gündemde yok, beyanlarına karşın muhalefet cenahı, yeri geldikçe ilk açıklamaların arkasında durarak seçimlerin öne alınmasını istediler. Yanıtlar ayni çerçevede kaldı. Giderek, ısrarlı çağırılara bu kez ironi içeren açıklamalar geldi;

-Daha cumhurbaşkanı adayları bile belli değil, kaldı ki seçim istiyorlar!..

Bu arada, MHP’nin ihtiyaç duyduğu seçim yasasının bazı maddeleriyle birlikte seçim barajını yüzde 7’ye düşürdüler.

Son noktayı (!) koymak yine Devlet Bahçeli’ye düşecekti.

-Seçim tarihini açıklıyorum. Zamanında, yani 18 Haziran’da.  Noktalı virgül değil, NOKTA!..


Seçim tarihi 14 Mayıs!

Devran değişti, seçim hesaplarına yönelik ayarlamalar yapıldı. Asgari ücret, emekli aylıkları, memur ve memur emeklilerine  “Zamlar” gerçekleştirildi!.. Derken nasıl bir “gerekçe” ise “Mevsim şartları” devreye sokuldu. O zaman ki, sayın Cumhurbaşkanı;

-Seçimleri birazcık öne alabiliriz!.

Deyiverdi. Zamların etkisinin 2-3 aydan fazla sürmeyeceği anlaşılınca, ikiliden Bahçeli;

-Seçim ne zaman yapılırsa yapılsın, biz hazırız!..

Ve nihayet dün… Sayın Erdoğan 70 kusur yıl öncesinde Demokrat Parti’nin 14 Mayıs’taki ilk seçim zaferine göndermede bulunuverdi  DP’nin seçim sloganı “Yeter, söz milletin” sloganını hatırlataraktan…

Olay dün yaşandı, yeni. O nedenle olsa gerek buna bir tepki gelmedi. Kimse de “Ya kardeşim senin ne ilgin var Demokrat Partiyle,  kaldı ki bu millet seni 20 yıl önce iktidara getirdi zaten” demedi. Ve de sormadı;

-Devri iktidarında milleti-devleti ne hale getirdin


Dramatik bir konuşma ve vasiyet…

Anlaşıldı, seçim 14 Mayıs’ta ve belli ki seçim sürecinde , işler iyiden iyiye kızışacak.  Derken, CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Tv100 adlı bir kanalda Uğur Dündar’la bir programa çıkar. Program önceden çekilmiş, yani banttan yayınlanıyor. Derken bir eklenti reklam  “SADAT bilmem ne Ticaret” falan cinsinden ve yanında silahlı bir takım grupların görüntüleri dönüp duruyor.

TV kanalından açıklamalar, özürler, işte teknik bir hata gibisinden söylemler gırla. Kılıçdaroğlu  önceki günkü grup toplantısının sonunda konuyu dile getirdi.;

“Arkadaşlara hesaplattım, bunlar kuruşu kuruşuna 418 milyar doları yandaşlara, çetelere peşkeş çekmişler. Sağ kalır ölmezsem onların kabusu olmaya devam edeceğim.  Bunları fitil fitil burunlarından getireceğim.” mealinde sözlerden sonra SADAT ve benzeri kuruluşları meydan okudu;

-Gelin buradayım…

Devamı ise gruba ve halka vasiyet;

-Eğer ölürsem vasiyetimdir. 418 milyar doları siz tahsil edeceksiniz halka dağıtmak üzere…

Dramatik, tüyleri diken diken eden  bir konuşma ve vasiyet. Seçim sürecinde olabileceklere işaret gibi.

Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz.