Savaşlar sonrası Anadolu’da erkek nesli son derece azalmış. Genel nüfusa göre kadın nüfusu erkek nüfusuna göre oldukça fazla duruma gelmiş. Erkek sayısının az olması nedeniyle erkekler, toplum nezdinde oldukça itibarlı duruma gelmiş. Bu durum, kadının değersizleştirilmesianlamına gelmez!
Anadolu kültüründe kadına bir ana gözüyle bakılmıştır. Ana kutsaldır. Dolayısıyla kadın değerlidir. İslam inancında kadının değerini belirtmek için Cennet annelerin ayakları altındadır, müjdesi verilmiştir.Savaş sonrası o günlerin beşeri ve sosyoekonomik yapısını bilmeyenler; kadını toplum nezdinde değersizmiş gibi gösterme gayretinde olmuşlardır. Bu tutum, Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki Anadolu halkından bî haber olmanın göstergesidir. Anadolu kadını, o günlerde çok evliliğe razı olmasında ne yapsın? O kadınların, bir erkekle hayatlarını birleştirme istekleri olmasın mı? Bir insan için evlilik en temel insani ve ilahi bir haktır.Evlilik çağına gelmiş sağlıklı bir insanın evliliğine mani olmak kimin haddinedir? Çocuk sahibi olmak o kadınların hakları değil mi? Kadınların nesillerini devam ettirme arzularına ambargo koymak insanlığa yakışır mı?
Değirmencinin kızı, o an Külkedisinin çeneye doğru indikçe incelen suratınakeskin keskin baktı. Külkedisinin geniş alınlı ve kalın kaşlı, kalın kaşlarından aşağıya doğru sarkan kambur burunlu yüzüne iğrenti ile bakarak dedi:
-Bir süre önce karşıma çıktığındasana, ben sakın bir daha karşıma çıkma demedim mi? Sen, hangi cüretle tekrar benim karşıma çıktın? Sen, benim peşimde çulsuz tazı gibi ne dolaşıp duruyorsun?
Külkedisi, kızın bu sözleri karşısında şoke oldu. Şaşırdı kaldı. Şaşkınlığından kıza dedi:
-Sen, burada ne yapıyorsun? Deyince, Değirmencinin kızı:
-Görmüyor musun, kaz güdüyorum. Kafamı kızdırma, şimdi seni de kaz diye önüme katar güderim.
Külkedisi, Değirmencinin kızına dedi:
-Kız, sen kaz çobanımısın?
Değirmencinin kızı hiddetli bir şekilde dedi:
-Bana bak! Gıcık gıcık konuşma! Benim, ashabımı bozma!Sen, fazla olmaya başladın. Ukala ukala konuşup benim tepemin tasını attırma! Elimde gördüğün şu kaz sopasını kafana yemeden yıkıl karşımdan! Tipsiz adam!
Külkedisi, kızın bu sözleri karşısında ne diyeceğini yine bilemedi. Şey deyip, sessizce kızın yanından uzaklaştı. Değirmencinin kızı, çoktan Külkedisinin gönlüne taht kurup oturmuştu. Külkedisinin gönlündeki aşk ateşi çoktan alevlenmişti.O kız, Külkedisinin gönlünün sultanı olmuştu.Değirmencinin kızıSuna’da, Külkedisinin aşk dünyasına bir türlü girmek istemiyordu.
Külkedisi kendince söylendi:
-Ey dünyalar güzeli kız! Gönlüme düşürdüğün ateş benim aşk ateşim oldu. Yüreğime çöken aşk ateşin durmadan yüreğimde alevleniyor. Senin aşkın bütün dünyamı kuşattı. Bende ki, sana olan bu aşk ateşine ne Leyla’nın Mecnunu, ne Aslı’nın Keremi, ne de Şirin’in aşkından Amasya’nın dağlarındaki kayalara su kanalı açan Ferhat tutulmuştur.
Sen, bilir misin Ferhat’ın Şirin’e olan aşkını… Anlatayım da, istersen dinle dedi:
-Ferhat ile Şirin’in aşkları nasıl bir aşksa; sen, hiç Ferhat’ın aşkı uğruna sevgilisi Şirin için deldiği dağı ve parçaladığı kayaları gördün mü? Ferhat’ın aşkı uğruna Amasya’nın Elma Dağındasu kanalı için dağı nasıl delip geçtiğini gördün mü?Ferhat’ın, külüngle dağdaki kayalara açtığı o su kanalını gördün mü?Yunus Emre’nin yazdığı “FERHAT’IN KÜLÜNGÜ” adlı şiirin tahlilinde nelerin olduğunu bilir misin?
Gönüller nakkaşı şair Yunus Emre, gönüllere aşk ve sevgiyi işlerken şiir dilini kullanmıştır.
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!